İsrail füze saldırılarında üç uzvunu birden kaybeden genç öğretmen, öğrencilerine zorlukların üstesinden nasıl gelineceğini kendi yaşamıyla gösteriyor.
25 yaşındaki Ahmed al-Sawaferi, hızlı ama dikkatli hareketlerle, küçücük evinin içinde dolaşıyor. Ateşin üstüne çaydanlığı koyduğu eliyle, tekerlekli sandalyesini sürüyor ve günün geri kalanı için gerekli eşyalarını hazırlıyor.
Gazze şehrinin doğusunda yer alan ve geçtiğimiz yaz İsrail tarafından yoğun saldırılar düzenlenen Zaytoun’daki Safad Okulu’na gitmek için evden çıkmadan önce çocukları, 4 yaşındaki Jana ve 10 aylık Motasem ile vedalaşmanın zamanı geliyor. Ahmed al-Sawaferi, mümkün olduğunca bağımsız olmak ve geleceği hakkındaki kararları engelinin değil kendisinin verdiğini göstermek için okula tekerlekli sandalyesiyle gidiyor.
Mahallesindeki okuluna doğru giderken, geçtiğimiz yıl hayatının sadece bir salise içinde nasıl dramatik bir şekilde değiştiğini hatırlamadan edemiyor. Bir dakika önce bir sınav için çalışmak üzere eve doğru giderken, bir sonraki dakikada bir İsrail füzesi tarafından vuruluyor. Her iki bacağını ve bir kolunu kaybediyor ve tekerlekli sandalyeye bağımlı bir hale geliyor.
Sol elinde birkaç parmağı kalıyor sadece. Küçük öğrencileri için kara tahtaya notlar yazarken, şimdi bu parmaklarıyla tutuyor tebeşiri.
“Bugünkü dersimizin konusu İslami değerler ve komşularımızın ve tüm insanların haklarına saygı duymak” diye başlıyor dersini anlatmaya.
Sesi, aynı koridoru paylaştığı diğer öğretmenlerden çok daha gür çıkıyor. Öğrencileri, azmin ve hayatta kalmanın ilkelerini ve değerlerini anlatan tekerlekli sandalyedeki Filistinli stajyer öğretmenlerini ilgiyle dinliyorlar.
Ahmed al-Sawaferi, engellerine rağmen nasıl kararlı ve odaklanan bir insan olarak kaldığını anlatıyor. “İsrail işgali bedenimin çok büyük bir bölümünü benden almış olabilir, ama her yeni bir güne kararlılıkla uyanma isteğimi, İslami ilimler eğitimime devam etmemi ve üniversiteden mezun olma kararlılığımı benden alamaz.”
“Bugün hayatımı dolu dolu yaşıyorum. Beni hiçbir şey durduramaz” diyor Sawaferi teneffüste tekerlikli sandalyesini sınıfın dışına doğru sürerken.
“Çocuklara yıkımın tozlarından tekrar yükselip ayağa kalkacağımızı ve direneceğimizi öğretiyorum” diyor Sawaferi.
Sawaferi, Haziran ayındaki finallerini bitirdikten sonra İslami ilimler lisans eğitimini de bitiriyor. Yeni bir nesle öğretmenlik yaparken engellerine değil, becerilerine odaklanma konusunda her zamankinden daha fazla kararlı. Bunun onun zaferi ve mirası olacağını düşünüyor.
“Bir zamanlar öğrenci olduğum sınıfta olmak çok garip bir duygu. Bu kez burada öğretmen olarak bulunuyorum ve bugün eski öğretmenlerimin meslektaşıyım aynı zamanda.”
Sawaferi, öğrencilerinin oturduğu bir sıraya doğru gidiyor ve bundan 17 yıl önce aynı yerde oturduğunu ve gelecekte nasıl öğretmen olma hayalleri kurduğunu anlatıyor.
“Bir gün engelli bir öğretmen olacağım asla aklıma gelmemişti. Yine de sonunda hayalim gerçek oldu ve beni hiçbir şey durduramaz. Hayallerimize ulaşmak konusunda bizi hiçbir şey durdurmamalı, çünkü bu işgal bir gün sona erecek” diyor Sawaferi. Ardından, kalan tek kolunu kullanarak öğrencileriyle futbol oynadığı top sahasına gidiyor.
Geniş ve parlak gülümsemesi ve özenle kesilmiş bıyığıyla sahadaki bütün öğrencilerinin ilgisini üzerine çekiyor. Hepsi onu selamlamak için yanına geliyor.
Sawaferi’nin okuluyla ilgili pek çok güzel anısı var. Öğrenci olduğu ve arkadaşlarıyla bu sahada futbol oynadığı günleri hiç unutmuyor. Şimdi, arkadaşlarıyla ve kendi çocuklarıyla hala futbol oynuyor.
8 yaşındaki Amjad Tafesh öğretmeninin önünde duruyor ve utangaç bir şekilde şöyle fısıldıyor: “Size hayranım ve sizinle gurur duyuyorum Ahmed Bey.” Amjad, yaşadığı acıya ve zorluklara rağmen öğretmeni hala bu kadar güçlü olduğu için ondan sürekli övgüyle bahsediyor.
Tekerlekli sandalyede yaşayan bu öğretmene, mesleği sınırsız bir gurur ve neşe veriyor. Kendi çocuklarına verdiği en temel mesaj ise her gün eğitimini ve milletini daha da fazla sevmek, onlara saygı duymak ve değer vermek.
Sawaferi, okulda öğretmenlik yapmanın ona güvenilir bir gelir sağlamayacağının farkında. Ama yine de çabalamaya devam ediyor çünkü değerlerin ve ilkelerin mesajının en önemli şey olduğunu düşünüyor.
Sawaferi, fiziksel yaralanmalar yaşayan binlerce Filistinliden biri. Gazze şeridindeki İsrail kuşatması nedeniyle bazen yetersiz rehabilitasyon ve tedavi imkanı buluyorlar. Ancak Sawaferi, bunun dünyanın sonu olmaması gerektiğini söylüyor.
“Tüm engelli insanlara söylemek istediğim şey, hayatı unutmamaları ve umutsuzluk içinde kaybolmamaları. Umutsuzluk içinde hayat yoktur ve hayatın içinde de umutsuzluk olmamalı.”
Sawaferi, daha güçlü olmasa da, isteğin de kaslar ve kemikler kadar güçlü olduğunu ispatlarcasına futbol topunu zıplatmaya ve öğrencilerini yakalamaya devam ediyor.
Başına gelen şeylere meydan okuyan biri Ahmed al-Sawaferi. Onun için hayat bir tekerlekli sandalyede sona ermiyor. Sawaferi, her sonun mutlaka bir başlangıcı olduğu ilkesiyle yaşıyor. Öğrencilerinin gözlerindeki hayranlık dolu bakışlardan, umut ve güç ile ilgili mesajının gelecek nesiller nezdinde kaybolup gitmediğine şahit oluyorsunuz. Ve Ahmed al-Sawaferi’nin Gazzeli arkadaşları için bir umut ve gurur kaynağı olduğuna.