30 milyon kelime!
Son 20 yıldır, üniversite mezunu meslek sahibi ebeveynlerin çocuklarıyla, okulu yarıda bırakmış ebeveynlerin çocukları arasında ciddi bir kelime hazinesi “uçurumu” olduğu söyleniyor ve bunun sebebi olarak da ikinci grubun daha okula başlamadan çok önce yaşadığı akademik dezavantajlar gösteriliyor. Bu fikrin temelinde, Kansas Üniversitesi çocuk psikologları Betty Hart ve Todd R. Risley’in iki grup arasında “30 milyon kelime farkı” olduğunu iddia eden ünlü araştırması yer alıyor.
İki araştırmacının bu iddiası, yaptıkları bir çalışmanın en ünlü ama en önemsiz parçası aslında. Tam 20 yıl önce yapılan bu çalışma çok kişiyi etkiledi ancak aradan geçen yıllar içinde bu çalışmaya yeni boyutlar eklendi. En önemli boyut, yetişkinlerin bebeklerle ve küçük çocuklarla olan etkileşimlerinin erken dil gelişimi üzerinde oldukça etkili olmasıydı.
“Bu araştırmayı sadece kelime sayısı oyununa indirgemek istemiyoruz. Çünkü bu araştırmadan alınması gereken ana mesaj, yoksul aileler ve zengin aileler arasındaki farkı vurgulamak değil. Esas mesaj, çocukların zengin dil kullanımıyla iletişim kurma fırsatları yakalayıp yakalayamadıkları” diyor Hart ve Risley ile birlikte çalışan erken dil ve iletişim profesörü Dale Walker. “Olay sadece çocukların yanında çok sayıda kelime kullanmak değil, ilgilerini çeken şeyleri gerçekten duyduklarından emin olmak. Çünkü beyinleri ancak bu sayede bu bağlantıları kurabiliyor.”
Kelime Sayıları
Araştırmacılar Hart ve Risley, konuşmayı yeni öğrenen 42 bebeği ve onların ailelerini takip etti. Aileler farklı ekonomik ve eğitim düzeylerinden geliyordu. Çocukları 7 aylıktan 3 yaşına kadar her ay bir saat süreyle takip eden araştırmacılar, ebeveynlerin ve çocukların birbirleriyle ilişkisini ve çocukların maruz kaldıkları toplam kelimeleri gözlemledi.
Araştırmacılar üniversite mezunu meslek sahibi ailelerin çocuklarının saatte 2,150′den fazla kelime, mavi yakalı ailelerinin çocuklarının ise yaklaşık 1,250 kelime duyduklarını buldu. Devlet desteği ile geçinen ailelerin çocukları ise 600 civarında kelimeye maruz kalıyordu.
“Olay sadece kelime sayısı farkı değil, dili ne amaçla kullandığınız da önemli” diyor çocuk gelişim profesörü Barbara T. Bowman.
Üniversite mezunu meslek sahibi ailelerin çocukları, “teşvik edici” konuşmalara “cesaret kıran” konuşmalara oranla iki kat daha fazla maruz kalıyorlar. (Örneğin “Dokunma ona!” yerine “Bu konu hakkında ne düşündün?” gibi)
Araştırmanın sonunda 3 yaşındaki çocukların kelime hazinesinin, konuşma kalıplarının ve dile hakimiyetlerinin yüzde 85′inin ailelerinden geldiği ortaya çıktı.
Ebeveyn ve çocuk arasındaki pozitif diyalogların, çocukların duydukları kelime sayısından çok daha önemli olduğunu söyleyen Walker, 29 çocuk üzerinde yaptığı bir diğer çalışmada anaokuluna giden çocuklar arasındaki kelime hazinesi farkını ve bunun ileriki yıllar üzerindeki olası etkilerini araştırdı.
“Bu çocukları anaokulundan 3. sınıfa kadar takip ettim. Bulduğum şey şu oldu: Daha az kelime duyanlar, yıllar sonra da aynı dezavantajlı durumda kalıyordu. O çocukları nerede bulacağımı biliyordum. Sıklıkla koridorlarda takılıyorlardı ve davranış problemleri sergiliyorlardı.”
Gelelim ünlü “30 milyon kelime farkı”nın ortaya çıktığı istatistiklere… Araştırmacılar Hart ve Risley üzerinde çalıştıkları 42 aileden, üniversite mezunu meslek sahibi olanların çocuklarının 3 yaşına geldiklerinde yaklaşık 45 milyon kelime duyduklarını, yoksul ailelerin çocuklarının ise sadece 13 milyon kelime duyduklarını iddia etti. Bu fark da ünlü “30 milyon kelime farkı”nın kaynağı oldu. 3 yaşına geldiğinde bir çocuğun IQ’su duyduğu kelimelerin sayısıyla yakından ilgiliydi. Üstelik diğer tüm faktörlerden çok daha yüksek bir ilgiydi bu ve her eğitim ve ekonomik düzeyden aile için geçerliydi.
LENA Araştırma Vakfı tarafından yapılan bir başka yeni araştırmada, bu kez “giyilebilir” dijital teknoloji kullanılarak ebeveyn çocuk etkileşimi 16 saat boyunca kayıt altına alındı. “Zengin dil ortamında” büyüyen çocukların günde ortalama 20 bin kelime duyduğu – 3 yaşına kadar 22 milyon kelime – dezavantajlı ortamlarda büyüyen çocukların ise duydukları kelime sayısının bunun yarısı ya da daha azı olduğu ortaya çıktı.
Araştırmanın direktörü Jill Gilkerson şöyle diyor: “Düşük sosyo-ekonomik statüdeki aileler arasında, evdeki yetişkinlerin hiçbirinin çocuklarla ilgilenmemesi gibi bir durum yaşanmıyor. Çocuklarıyla çok fazla ilgilenenler de var. Ayrıca bütün yüksek sosyo-ekonomik düzeyden gelen aileler de çocuklarıyla çok ilgileniyor diyemeyiz.”
Ebeveyn – Çocuk Diyaloğu
Her ne kadar yeni araştırma “30 milyon kelime farkı” efsanesine bir son verse de, ebeveyn çocuk diyaloglarının önemini bir kez daha vurguladı.
“Karşılıklı diyalogların fazlalığı, bir çocuğun maruz kaldığı kelime sayısından çok daha önemli” diyor Gilkerson.
Gilkerson ve ekibi, anaokulu dil testlerinde ilk 10′a giren çocukların ailelerinin çocuklarıyla yoğun diyaloglar kurduğunu ortaya çıkardı. Sayısal olarak bakarsak, bu aileler, alt yüzde 80′lik dilimde yer alan ailelere göre çocuklarıyla saatte 18 turdan daha fazla diyalogda bulunuyorlardı.
“Ancak bu diyaloglar, kısa ve direktif veren cümlelerle gerçekleştiğinde pek bir işe yaramıyor” diyor Gilkerson. Bu da çocukların maruz kaldığı kelime sayısının fazlalığının dil becerilerindeki önemini tekrar vurguluyor. “Biliyoruz ki kelime sayısı arttığında dilin zenginliği, karmaşıklığı ve içeriği de yoğunlaşıyor.”