Home » Şiir - Deneme - Öykü » Avustralya Şiirleri » AVUSTRALYA Şairleri

AVUSTRALYA Şairleri

AVUSTRALYA Şairleri

WALTZING MATİLDA – Banjo Paterson (1864-1941)
Güler-oynar bir göçer
su kenarında bir gün
okaliptüsün altında kurmuş kampını
kaynatırken suyunu
bir yandan da söylermiş şarkısını
“kim gelecek benimle kalk gidelim deyince
kalk gidelim
yürü kalk gidelim
kim gelecek benimle kalk gidelim deyince”
beklerken suyu kaynasın diye
dikmiş gözünü koyun sürüsüne
“kim gelecek benimle kalk gidelim deyince”
şarkısını söyleye söyleye
suya inen ak bir koyunu
atlayıp yakalamış göçer keyifle
bir yandan tıkıştırırken ganimetini torbasına
bir yandan söylermiş şarkısını
“kalk gidelim hadi yavrum yürü
kalk gidelim
yürü kalk gidelim
kalk gidelim hadi yavrum yürü”
azık torbasına tıkıştırırken ganimetini
“kalk gidelim hadi yavrum yürü”
çiftçinin biri çıkagelmiş safkanın sırtında
ardında jandarmalar, bir, iki, üç,
kimin o azık torbasındaki güzelim koyun?
“yaylan hadi davran kalk gidelim
kalk gidelim
yaylan hadi davran kalk gidelim”
kimin o azık torbasındaki güzelim koyun?
“yaylan hadi davran kalk gidelim”
fırlamış bizim göçer
atlayıvermiş suya
“sağ yakalayamazsınız beni” diye
duyarsınız ruhunun seslendiğini
her geçişinizde o su kenarından
“kalk gidelim hadi yavrum yürü
kalk gidelim
yürü kalk gidelim
kalk gidelim hadi yavrum yürü”
her geçişinizde o su kenarından
duyarsınız ruhunun seslendiğini
“kalk gidelim hadi yavrum yürü”

Türkçesi: Gün Gencer-Nihat Ziyalan

 

EL ALAMEYN – Kenneth Slessor (d. 1901-1971)
Arap körfezine sessiz kurumsuz
Geliyor ölü denizciler konvoyları;
Gece yalpalarlar suların altında
Şafak köpüğe sarar getirir.
Top sesinin hıçkırığı, yumruğu arası
Kimileri vakit bulup kapıyor
Sığlıklardan, gömüyor kuytulara,
Çıplaklıklarını örten kumlara basa basa.
Suda yüzen tahtalardan birer haç
Taşıyor insanların son imzasını,
Öyle ikircimli, şaşkın acıma ile yazdı,
Sözcükler başlarken boğuluyor.
“Meçhul denizci” – görüntü kalem
Dalgalanıp soluyor, morlar saçarak,
Yıkılıyor mevsimin ıslak nefesi yazıtları,
Boğulanların dudakları gibi mavi.
Ölü denizciler, aynı karaların peşinde,
İster bizim düşmanlarımız olsun,
İster bizden, kumlar birleştiriyor,
Hepsi başka bir cephenin kayıtlısı.
Türkçesi: Nermin Menemencioğlu

YABANCILARA SESLENEN – R. D. Murmphy (d. 1910)
Ayrılmadan konuş. İlgi b ir anahtardır
Hücremizi açar, hava alırız biraz.
Tutukluyuz, öyle ise neden
Çekimser olalım. Konuşmak bir ışık yakar,
Görürüz. Bağırsak bile dam çatlar
Belki yıldız girer… Bir şey söyle.
ölüle ri senden iyi bilirim,
Sessizlik kalesinde kapalı sen.
Orda da yırtıcı kuşlar var mı?
Mimarlık bakımından Babil bence
Bombaya üstündür. Doğru,
Neonlardan hoşlanmayız, ama bekleyecek misin
Taş kesilmiş bir BoswelLin sana seslenmesini?
Yollarımız bir. Geç şu kapıdan, bak
Görüntüler koleksiyonuma. Dedemin adı
Ademmiş. Paylaştığımız şeyler var, belki,
Aynı eğilimler. Evin burası mı?
Çantanı çalacak değilim, kilidini kıracak değilim.
Bir kibrit ver, yüzünü göreyim ancak.
Türkçesi: Nermin Menemencioğlu

MANTARCI
Bayırın sırtını aşarken mantarcı,
Rüzgâr gizli buzdan oklarla oynuyordu,
Hava yüzüne sarp, soğuk bir nehir gibi çarpıyordu,
Kulakları yitik kuzuların
Sesi, kanat çağlamaları ile doldu.
O an, hayret değil, görevini unuttu,
Boş kaldı kovası, çömeldiği yerde
Bunları kalbine yerleştirdi, durdu.
Aşağılarda güz ırmağının
Kamışlara yağmurları anlattığı yere
Fırlattı kovasını, karısını, on yıllık lamba ışığını,
sarıldı yeniden kendine.
Sevinçten titredi gören kamışlar, her şeyler,
Yalçın havada saksağan şakıdı, cırcır sıçradı,
Kuzuların upuzun yokuşundan
Sesler geldi.
Çukurun sıcaklığında genç okaliptüs
Yaprakları güneşin tozu ile parlak
Yansıttı sevincini, havada başını eğdi
Arılarla birlikte şarkı söyledi.
Türkçesi: N. Menemenciğlu

 

İNSAN SEVİŞİRCE YAZABİLSEYDİ – Gwen Harwood (d. 1920-1995)
sevişirce yazabilseydi insan
her şeyin verildiği
saklı tutulmadığı biçimde,
ancak o zaman dil
uçarı kaçınmaları
beceriksiz geri çekilmeleri bırakır, çözülürdü
çözülürken dil
eskimişliği kabuk dökerce döker
silkeler atar
takınırdı içtenliğini
tasalı bir kafaya, güzelliğini
araştırma peşindeki dile emanet eder
sevgileri, yaşlarıyla
dünyanın koca konağında güvenli
toprağın meyveleri arasında tanıdık
yer hava gibi özgür
gövde barışı öğrenirdi
kafa işkenceler içinde yanadursun
dilin gündelik örtüsünü soymaya çabalar dururken
inatçı sözcükleri yakalayıp, açıp vermeye
ötmeye koşabilse
o zaman sevişirce yazabilirdi insan
kafanın istemiyle
şiirler ve esinler çocuklarca oynaşırdı
ışık ve ateş benzeri özgün
Türkçesi: Gün Gencer-Nihat Ziyalan

DELİORMAN ÇOBANININ TÜRKÜSÜ – Eric Rolls (d. 1923)
Tanrım öldü öldü aman
Yatağımda yatan kız öldü
Tanrım yakut dudakları yakut
Yakut dudakları ne oldu
Bak kollarını açarken
Ne anlatılmaz güzeldi
Tanrım ama şimdi sevgilim soğuk aman
Soğuk soğuk sevgilim buz kesildi
Gün ışığı doğdu aman
Yatağımda yatan kıza değdi
Sevgilim düşlerim hepsi yok oldu
Yok oldu Tanrım yalnızlık beni boğdu
Kuzuları suya mı götüreyim aman
Kasaba mı götüreyim
Ölüm var Tanrım ama su yok oldu
Kuraklık kızı yangınla geldi
Su ver tanrım ölüm çok oldu
Dere kenarları kavruldu soldu
Çulluklar inliyor aman aman
Dert döküyor
Ay ışığında çulluklar inlerken kalbim inliyor aman
O dertli inleyiş kalbimi büküyor
Gece bir baykuşun çığlığın beni yırtar
Görmediğim belirsiz bir baykuşun çığlığı yırtar
Bir baykuş değil o korkunç bir hortlak aman
Bir hortlaktır Tanrım bana işkence yapar
Yatağımda cefalı cefalı yatarken Tanrım
Ölüm beynimi kemirir
Sanki buğdaylardan ürkek farelerin uğultusu gelir aman
iner Tanrım ne cefa gene yükselir
Kızkuşları sesleniyorlar aman
Öleceksin diyorlar
Kızkuşları geceleyin uçarsa Tanrım besbelli
Öleceğim, sesleri ölüm saçar.
Türkçesi: N. Menemencioğlu

OZANSI BİRİNİN ANISINA – Leon Slade (d. 1931)
tam yağmur yağmadan önce
kaldırıma tebeşirle resim yapardı,
buz üzerine yazardı, şiirlerini
yazıp, güneşte kurumaya bırakırdı
gölgelere gizlenmiş gördüm onu
çorapsız
uzamış sakalı
kentin tozuyla gölgelenmiş,
ortalığı yırtıp gelen kamyonu görmek istemedi
duymazlığa vurdu
devam etti adımlamaya yolu,
koştum yanma;
paramparça gözlüğünün üstüne yatmış
sen nefesini verirken bizim süperman
fısıldadı kulağıma
“Allahın belası kriptonit bu”
bu gece, en işlek kavşağa
tebeşirle bir anıt diktim ona
yazdım yazısını buzdan mezar taşma
bıraktım, sabah güneşine kurusun diye Türkçesi: G. Gencer-N. Ziyaları