Home » Ekonomi » Hayallerinizi bölmek istemem ama Batı medeniyeti bana pek de çöküyormuş gibi gelmiyor – Güven SAK

Hayallerinizi bölmek istemem ama Batı medeniyeti bana pek de çöküyormuş gibi gelmiyor – Güven SAK

Bir vakitler Joseph Stiglitz, kalkınmanın “bir organizasyon kabiliyeti meselesi” olduğunu söylemişti. Aynen öyle. Peki, burada 21’inci yüzyılın ilk 15 yılı biterken biz ne yapıyoruz? Batı medeniyetinin çöküşünü izlediğimizi zannediyoruz.

Hep mi böyle, yoksa bu aralar mı bana öyle geliyor bilemeyeceğim. Ama sanki hep şu “Batı medeniyeti artık çöküyor” lafını duyuyorum. Buna delil olarak ise genellikle Asya’nın ve Çin’in yükselişi ile ilgili bir tespit ileri sürülüyor. Şurası doğru, çalışmalar da onu gösteriyor: Dünyanın iktisadi sıklet merkezi dün Asya’daydı. Sonra Atlantik’in ortasına kadar Batı’ya ilerledi. Şimdi yeniden Asya’ya doğru ilerliyor. Çin, iktisadi bir merkez olarak önemliyken İpek Yolu da son derece önemliydi. Sonra Çin iktisadi bir merkez olarak önemini kaybetti. 2’nci yüzyılda işleyen İpek Yolu, 16’ncı yüzyılda değerini yitirdi. Şimdi Çin-Avrupa hattının İpek Yolu kuşağı adı altında yeniden inşası önem kazandı. Herkes sabah akşam bundan bahsediyor. Ama doğrusu ya, ben Asya’nın ve Çin’in bu ölçülebilir yükselişinin Batı medeniyetinden ciddi bir kopuşu yansıtmadığı kanaatindeyim. Tam tersine, 20’nci yüzyılın en önemli projesinin Çin’in küresel sisteme entegrasyonu olduğunu düşünüyorum. Şimdiye kadar da işlerin son derece yolunda gittiği kanaatindeyim. Bütün bu iktisadi entegrasyon sürecinin de Amerikan sermayesi ile yakın ilişki içinde gerçekleştiğini düşünüyorum. Çin’in yükselişinin küresel sistemden bir kopuş olmadığını, Çin tarafından gündeme getirilen projelerin mantığından da görebilmenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bana Batı medeniyeti, etrafımdaki geyik muhabbetlerinde sıklıkla zikredildiği gibi, pek de çöküyormuş gibi gelmiyor. Hadiseye baktığımda bunu görmüyorum ama etraftaki diğer deliller de Batı cephesinde yeni bir şey olmadığını gösteriyor. Gelin bir anlatayım.

Hiç en çok Ar-Ge harcaması yapan şirketlerin listesine baktınız mı? Mesela biz bugünlerde Türkiye’de milli ilaç yapmak istiyoruz. Bu konuda çok kararlı görünüyoruz. Türkiye’de hem şirketleri hem de devleti dikkate alıp, alt alta koyup topladığınızda toplam Ar-Ge harcamalarının kaç liraya ulaştığına hiç baktınız mı? Türkiye son 10 yılda Ar-Ge harcamalarında mesafe kaydetti. 2013 yılında şirketlerin ve kamunun Ar-Ge harcamaları toplamı 15 milyar TL’ye ulaştı. Biz bakınca aman ne iyi diyoruz. Ama bakın mesela tek başına Roche şirketinin Ar-Ge harcamaları toplamı 10 milyar dolar civarında. Ne zaman? Aynı 2013 yılında. 2014 yılı top 20 en çok Ar-Ge harcaması yapan şirketler listesi yanda duruyor. İsterseniz bir bakın. Burada tam 6 adet ilaç devi yer alıyor. Roche 2013 yılında 3’üncü sıradaymış, 2014 yılında 5’inciliğe gerilemiş. Gerilemiş ama yine 10 milyar dolar Ar-Ge harcaması yapmış. Ar-Ge dediysem, hem temel araştırmaya hem de ticarileştirmeye yönelik Ar-Ge’ye para harcamış. Bizimki bir tek ilaç için değil, hepsinin toplamı. Roche’unki ise bir tek ilaç. Listedeki 6 ilaç devinin 2014 yılı Ar-Ge harcaması toplamı mı? Yaklaşık 50 milyar dolar ediyor. Bizim kamu-özel bütün Ar-Ge toplamına harcanan tutar 5 milyar dolar civarında. Onların yalnızca özel sektörün 6 şirketinin Ar-Ge harcaması toplamı 50 milyar dolar civarında. Ne diyeyim? Hangi milli ilaç? Hangi çöken Batı medeniyeti?

Şimdi “canım önemli olan yükselen Asya karşısında gerileyen Batı medeniyeti” diyenler için ise listedeki şirketlerin nereye ait olduklarını bir ikinci kolon olarak ekledim. Bakın orada ne var? 2’nci sıradaki Samsung, bir Kore şirketi. Top 20’de iki adet de Japon firması var. Kalan şirketlerin tümü Batı Avrupa ve Amerikan şirketleri. Yani şirketler, çökmekte olan Batı medeniyetinin şirketleri bir nevi. Ne yapıyorlar? Dünyamızın bundan sonra nereye doğru gideceğine karar veriyorlar. Ar-Ge nedir? Tam da budur. Üstelik bunu bizim gibi ülkelerin ayırdığı kıt kaynaklarla yetişen genç beyinleri kullanarak yapıyorlar.

Bir vakitler Joseph Stiglitz, kalkınmanın “bir organizasyon kabiliyeti meselesi” olduğunu söylemişti. Aynen öyle. Peki, burada 21’inci yüzyılın ilk 15 yılı biterken biz ne yapıyoruz? Batı medeniyetinin çöküşünü izlediğimizi zannediyoruz.

Önce hayalle hakikati birbirinden ayırmayı öğrenmek gerekiyor bana sorarsanız. Yoksa hayal kırıklığı çok kötü oluyor.
Hayallerinizi bölmek istemem ama Batı medeniyeti bana pek de çöküyormuş gibi gelmiyor.

Kaynak: http://www.neowin.net/images/uploaded/2014/12/screen_shot_2014-12-03_at_9.28.59_pm_story.jpg