Home » Eğitim » İnternetsiz Hayatı Bilmeyen Bir Jenerasyona Eğitim Vermek

İnternetsiz Hayatı Bilmeyen Bir Jenerasyona Eğitim Vermek

Platon’dan Aurobindo’ya, Vygotsky’den Montessori’ye kadar yüzyıllardır eğitim üzerine düşünen herkes güçlü bir şekilde tek bir pedagojik soruyu tartışıp duruyor: Çocuklarda yaratıcılığı, merakı ve hayreti nasıl harekete geçirebiliriz? Ancak konu üzerine Google-öncesi dönemde felsefeler geliştirenler, internetin bu asırlık sorunun çağdaş cevabını nasıl etkileyebileceğini merak etmekten yoksundu. Biz bugün bunu biliyoruz ve bilmeliyiz de. Çünkü global ve online bağlanabilirlik olmayan bir dünyayı hiç bilmeyen bir jenerasyon bizden bunu talep ediyor.

sugata-mitra-640x426

Ama önce biraz tarih: Britanya İmparatorluğu’nun zirvede olduğu dönemde dünyanın askeri-endüstriyel makinesinin çalışmaya devam etmesi için Viktorya döneminde yaşayanlar, kitleler halinde aynı becerileri olan işçiler yetiştirmek için bir eğitim sistemi yarattılar. Sınıftan koparılıp hemen sisteme “monte edilen” vatandaşlar, maksimum üretkenlik için düzenlenen bir eğitim fabrikası aracılığıyla hemen kullanıma alınıyorlardı.

Viktorya döneminde tasarlanan pek çok şey gibi bu da güçlü bir sistemdi. İşe yaradı. Okullar bir anlamda endüstriyel bir çağ için işçi nesiller üretti.

Bugün okullar artık süresi dolmuş bir çağın ürünleridir: standart müfredatlar, modası geçmiş pedagoji ve basmakalıp değerlendirmeler eski zamana ait kalıntılardır. Okullar hala bütün bilgi sadece kitaplarda yer alıyormuş gibi ve sanki kitaplardaki belirgin noktalar her insanın beyninde ihtiyaç olduğunda kullanılmak üzere depolanmalıymış gibi işlemektedir. Okulların esas yöneticisi olan politik ve ekonomik güçler bu belirgin noktaların neler olduğuna karar verirler. Okullar ise depolanması ve hatırlanması gerekenleri sağlamakla ve garanti etmekle yükümlüdürler. Öğrenciler ezberledikleri için ödüllendirilirler, hayal güçleri ya da becerileri için değil.

Bugün gelişmiş internet dünyasında bilgiyi yakalayan ve paylaşan kurumlar olduğunu görüyoruz: Bankacılık, borsa, eğlence, gazeteler hatta sağlık hizmeti… “bulut.” Bazı alanlar internet çağının kendi yapılarını ve içeriklerini nasıl dönüştürdüğünü anlama konusunda zaten çok gelişmiş bir durumda olsalar da, bizler internetin eğitimin geleceği üzerindeki etkilerinin genişliğini ve derinliğini daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Kişinin kendisi tarafından yönetilen özgüdümlü eğitim için yeni teknolojilerin gücünü serbest bırakmak, 21′inci yüzyılda taşlarını döşenmemiz gereken en önemli yollardan biri. Çocukların uçsuz bucaksız bilgiye nasıl eriştiklerine dair yaşanan büyük değişiklikler, akrandan akrana ve birey güdümlü öğrenmenin yeni formlarını ortaya çıkarıyor. Bulut hali hazırda her yerde ve yok edilemez, demokratikleştirici ve değişken. Şimdi bunu, dünyanın her yerindeki çocukların hayal güçlerini harekete geçirmek ve zihinsel kaslarını geliştirmek için kullanmalıyız.

Benim için bu yolculuk 1999 yılında yaptığım ve “Duvardaki Delik” adını verdiğim bir deneyle başladı. Yoksul Hint köylerine internet erişimi olan bilgisayarlar kurdum ve sonra çocukların bunlarla kimse olmadan aracısız bir şekilde nasıl etkileşime geçtiğini izledim. İlk kez bulutun gücünü gördüm. Gruplar halindeki sokak çocukları, bilgisayarları ve interneti kendi kendilerine kullanmayı öğrenmişlerdi. Üstelik çok az ya da sıfır İngilizce ile ve daha önce hiç bilgisayar görmemiş olmalarına rağmen. Sonra içgüdüsel bir şekilde birbirlerine öğretmeye başladılar. Sonraki beş yıl içinde, birçok deney yoluyla, küçük gruplar halindeki çocuklara araçlar ve kendi öğrenmelerini yönetme yetkisi verip onların yollarından çekildiklerinde aslında yetişkinlerin ne kadar güçlü olabileceklerini fark ettim.

İnternete erişimden, merak etmekten ve gezinmek için yaratılan alan ve zamandan faydalanabilecek tek insan sadece yoksul çocuklar değil elbette. Bugün dünya üzerindeki pek çok öğretmen benim “SOLEs” dediğim şeyi kullanıyor. Yani “kişi tarafından organize edilen öğrenme ortamı”. Burada çocuklar gruplar halinde “büyük” sorular hakkında tartışmak için internet erişimi olan bilgisayarların başına geçiyorlar. Öğretmen arka planda kalıp adeta ortadan kayboluyor ve öğrenme gerçekleşirken gözlemliyor.

Bir keresinde Arjantin’de küçük bir köydeki 10 yaşındaki bir grup çocuğa şunu sordum:Neden her uzvumuzda beş parmağımız var? Beş sayısıyla ilgili bu kadar özel olan şey nedir? Cevapları sizi şaşırtabilir.

Çocuklar hem teolojiyi hem de evrimi inceleyerek, ilk amfibilerin ayaklarındaki perdeyi bir arada tutan beş tane kemikleri olduğunu keşfederek ve geometri çalışarak cevaplarına ulaştılar. Yaptıkları araştırmalar şu cevapla sonuçlandı: En geniş şekilde gerilebilecek en güçlü perdenin beş desteği olması gerekiyor.

Bu deneylerden yıllar sonra ekibimle birlikte Hindistan’daki çocuklar için “Buluttaki Okulu” kurduk. Burası çocukların online olarak bilgiye ve danışmanlığa ulaşarak entelektüel maceralara atılabilecekleri bir öğrenme laboratuarı. Teknolojik, mimari, yaratıcı ve eğitimci ortaklarımız bu okulu tasarlamamıza ve kurmamıza yardım edecek. Çocuklar öz-yönelimli öğrenmeye yönelik bir çok bulut-tabanlı, ölçeklenebilir yaklaşımı keşfetmemize yardım edecek. Eğitimcilerden ve emekli öğretmenlerden oluşan bir global ağ, çocukları internet üzerinden destekleyecek.

“Büyük” sorulardan oluşan bir müfredata, çocukların konuşabildikleri, paylaşabildikleri ve interneti kullanabildikleri sınavlara, yeni akran değerlendirme sistemlerine ihtiyacımız var. Farklı ekonomik kültürlerden ve coğrafi yapılardan gelen çocuklara ve vizyoner bir eğitimciler ordusuna ihtiyacımız var. Korkudan özgür olan ve çocukların bilgiye ve anlamaya karşı doğuştan gelen arayışlarının sihrine odaklanan bir pedagojiye ihtiyacımız var.

Ağlardan oluşan çağımızda okulların fabrikalar gibi değil, bulutlar gibi yapılandırılmasına ihtiyacımız var. Bize katılmak ister misiniz?

Sınıfınızda, evinizde ya da çevrenizde siz de kendi imkanlarınızla bir “Buluttaki Okul” yaratabilirsiniz. Buluttaki Okul’un global deneyine katılmak ve öğrenmenin geleceğini tasarlamaya yardım etmek istiyorsanız aşağıdaki linklerden bu harekete katılabilirsiniz:

https://www.theschoolinthecloud.org/

http://www.ted.com/participate/ted-prize/prize-winning-wishes/school-in-the-cloud

Sugata Mitra