Home » Yazarlar » Özgür Gezen » Yeni, Yeniden İleri Medeniyet Hayali II

Yeni, Yeniden İleri Medeniyet Hayali II

Tarihte ileri medeniyet inşa etmiş milletlerin ortak özellikleri nelerdir?

İnsanlık tarihi boyunca ileri medeniyet kurabilmiş devletleri incelediğimizde (Sümerler, Babil, Elam, Akad, Asur, Hitit, Mısır, Roma, Endülüs, Selçuklu, Osmanlı, Amerika birleşik Devletleri gibi) temel özelliklerinin aynı olduğunu görürüz.

1.Ortak yaşam kültürü

“Gül bitirmek için toprak olmak lazım”

Anonim

İnsanoğlu, doğduğu yeri, ana babasını, ten rengini ve ırkını kendi seçmemiştir. Kendi seçmediği veya belirlemediği şeyler için övülmesi/yerilmesi, iyi/kötü yargılanması son derece saçma bir durumdur. Bu durum üzerinden çıkarımda bulunmak aslında insanoğlu yerine bunları seçen Allah’a karşı gelmedir.

Ortak yaşam kültürü, insanoğlunun üretkenliği ve topluma katkısıyla doğrudan alakalıdır. Düşünün yaşadığınız yerde yaşanan bir problem var, sizin de bu problem konusunda öneriniz var. Fakat size diyorlar ki senin doğduğun yer, anan-baban, ırkın, ten rengin veya inancından dolayı konuşma/öneri hakkın yok. Fakat soruna başka sağlıklı çözüm getiren de yok. Kaybeden kim?

Sosyal Hayat = Convivencia ve Influencia = sosyal ve kültürel etkileşim olarak da adlandırabileceğimiz farklı din, dil ve kültürleri içinde barındırıp ötekileştirmeden adalet ve barış içinde idare edebilen milletler ileri bir medeniyet inşa edebilmiştir.

Sümer’in, Mısır’ın, Babil’in, Roma’nın çok dinli, çok dilli ve çok kültürlü yapısı, Endülüs’ün 3 dinli 7 dilli toplumsal yapısı, Osmanlı’nın yetmiş iki buçuk milleti bir arada barış ve adalet içinde yönetebilmesi, bugünkü Amerika Birleşik Devletleri’nin tüm dünya milletlerinden insanları bir arada barındırıp yönetebilmesi ileri medeniyete sahip olduklarının göstergesidir.

cini_ 674822

  1. Meritokratik (Liyakata bağlı) yönetim şeklini uygulayabilenler.

“Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah bu emriyle size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür.”

(Nisa Sûresi, 58)

 İşin ehil olanlara verilmemesi, cehaletin yaygınlığı ve ilmin ortadan kalkmış olmasından ileri gelir. İşin aslını bilenlerin bulunduğu bir ortamda ehil olmayanlara işlerin verilmesi normalde düşünülemez. Ama ortalığı kesif bir cehalet kaplamış, gerçekler ters yüz edilmiş ise, işler kapanın yani ehil olmayan kimselerin elinde kalır. Bu da toplum/medeniyet için bir çeşit kıyamet demektir.

Toplumların kan bağına dayalı kabilecilik/aşiretçilik yönetim anlayışı kayırmacılık ve torpil kangrenine dönüşerek toplumların adalet duygusunu zedelediğinden gelişmesine kalkınmasına engel olur.

İleri bir medeniyet kurmuş bütün toplumlarda yönetim rejiminin adı (demokrasi, cumhuriyet, krallık, monarşi, oligarşi) ne olursa olsun Meritokratik (Liyakata bağlı) yönetim şeklini uygulayabilenler dönemlerinin en güçlü medeniyeti olmuşlardır.

İleri medeniyetlerde işlerini iyi yapan insanların oranı yüksektir. Hangi işi yaparlarsa yapsınlar; tuvalet temizlemekten tutunda, akademisyen, mühendis, öğrenci, ev hanımı, tüccar işlerinin en iyisini yapmaya gayret eden toplumlar/medeniyetler ileri medeniyet seviyesine ulaşır.

“İşe ehil insanların yetiştirilmesi, günün en büyük cihadı, Müslümanların en büyük başarısı anlamını taşımaktadır.”

3.Kendini dünyada üretilen tüm bilginin mirasçısı olarak gören bir bilim, sanat edebiyat bakış açısına sahip olanlar

“Akıllı insan, herkesten öğrenen insandır”

Montaigne

3.1 Beytül Hikme (Hikmet Evi)

İslam medeniyetinin gelişmeye başladığı zamanlarda da Beytül Hikme (Tercüme evleri) katkısının yadsınamaz olduğu aşikardır. Abbasi halifesi Harun Reşid ve yerine geçen oğlu Memun tarafından kurulan bu merkezde, özellikle Yunanca, Hintçe, Farsça ve Latince eserlerin çevirileri yapılmıştır ki bu, zamanın İslam dünyasında aydınlanmanın ilk adımı olarak görülmektedir. Sasani devleti zamanında kurulan Gundişapur Akademisi örnek alınarak kurulan bu merkezde çevirisi yapılan yazarlar arasında Pisagor, Plato, Aristo, Hipokrat, Öklid, Pluton, Galen, Sokrat, Sushruta, Charaka, Aryabhata ve Brahmagupta gibi ünlü düşünür ve bilim insanları vardır. Fakat bu yazarların eserleri sadece çeviri safhasında kalmamış, bu eserlere ve yazarlarının düşünceleri de bu merkezde derinlemesine incelenmiştir. Zamanla büyüyen ve gelişen merkez, Bağdad’ın da büyümesine ve sadece İslam diyarlarında değil eski dünyanın tamamında tanınan bir merkez olmasını sağlamıştır.

Beyt’ül Hikmet’in büyümesinde ve popüler olmasında Abbasi halifelerinin etkisi tartışılmazdır. Zamanın halifeleri burada çalışan bilim insanlarına yüksek maaşlar bağlamışlar, hatta anlatılan o ki çevirdikleri her kitabın ağırlığınca altınla ödüllendirmişlerdir.

Burada yetişen ünlü bilim insanlarından bazıları El Harezmi, Beni Musa Kardeşler ve El Kindi’dir. Ayrıca Hristiyan kökenli Müslüman bilimciler Huneyn İbn İshak ve Sabit Bin Kurra da çeviri alanında adlarını duyurmuşlardır. Gundişapur Okulu’ndaki Süryaniler, Hintler, daha sonra Harranlılar ve Nebatiler de çeviride rol oynayan bilim insanlarındandı. Bu merkezi ziyaret eden tarihçi İbn Nedim burada çalışan 47 çevirmen-yazar olduğunu tarihinde yazmıştır.

Aynı şekilde Avrupa Medeniyetinin gelişmesi, Ortaçağ’dan çıkıp rönesans gelişimini yakalaması da İspanya’da kurulan Endülüs Devleti(711/1492)  zamanında, Avrupalıların Gundişapur Akademisi, Beyt’ül Hikme tarzında Toledo Tercüme Evi (1085)’ni kurmuş üretilmiş bilgiyi kendi medeniyetlerini geliştirmek için kullanmışlardır.

3.1.1. Dil Bilmek

“İnsanlar bildikleri dil sayısı kadar hayat yaşarlar.”

(Çek Atasözü)

“İnsanların seni anlamasını istiyorsan onların dilini konuş”

(Afrika Atasözü)

Eski zamanlarda Danimarkalılar, anlamadıkları dil ile konuşan insanlarla karşılaştıklarında hemen savaş düzenine geçer ve onlarla savaşırlarmış. Danimarka kralı Bluetooth (mavi diş) lakaplı Harald Blatand tahta geçince “dilini anlamadığımız insanlarla neden savaşıyoruz belki bize iyi şeylerden bahsediyorlardır” diyerek halkının arasından bazılarını bu insanların dilini öğrenmeye göndermiş. Tanımadıkları bu insanların dilini öğrendikten sonra onlarla savaşmak için bir nedenlerinin olmadığını anlamışlar. Sonraki süreçte iletişim geliştikçe ticaret, bilim, sanat, edebiyat ve diğer alanlarda da etkileşim ve uzun süreli barış ve dostluk hakim olmuştur.

Dil bilmek aynı zamanda farklı dil konuşan toplumlarla sağlıklı iletişim kurmanın ön şartıdır. Dil sadece kelime öğrenmek değildir. Dili öğrenilen toplumun, sevinçlerini hüzünlerini, ölülerine nasıl ağıt yaktıklarını, düğünlerini nasıl yaptıklarını da öğrenmek demektir. Bu şekilde o toplumu daha iyi anlamak ve sağlıklı ilişki kurabilmek demektir.

İleri medeniyet kurabilen toplumlar/medeniyetler, hem kendi toplumlarının dilini/kültürünü hem de başka toplumların/medeniyetlerin dilini/kültürünü öğrenmiş anlamış ve sağlıklı ilişkiler kurabilmiş toplumlardır.

Bununla beraber dil bilmek aynı zamanda bilim transferi yapabilmenin de ön koşuludur. Başka toplumların/medeniyetlerin bilgi birikimini kendi toplumunuza/medeniyetinize aktaracaksanız dil/diller bilmeniz gerekmektedir.

 

3.2 Cazibe (İtibar) Merkezi Olma

İleri bir Medeniyetin olmazsa olmazları arasında Bilim, Kültür-Sanat, Edebiyat, Ticaret, Eğitim gibi alanlarda cazibe merkezi olmasıdır.

Bugün ileri bir medeniyet inşa etmiş olan Amerika/Avrupa Medeniyetlerine baktığımızda Eğitim, Bilim, Kültür-Sanat, Edebiyat, Ticaret, Eğitim gibi alanlarda cazibe merkezidir. Mesela dünyada ki edebiyatçılara, müzisyenlere, tiyatroculara, sinemacılara, bilim adamlarına, üniversite okumak isteyenlere sorun birçoğu kendi alanında Amerika’da faaliyette bulunmak ister çünkü Amerika bir itibar, cazibe ve çekim merkezidir. Sinema artistleri Hollywood filmlerinde oynamak ister çünkü en iyi sinema artistleri buradadır. Dünyanın en iyi 10 üniversitesinden 6’sı Amerika’dadır. Dünyadaki birçok öğrenci Amerika’da ki üniversitelerde eğitim almak ister, aynı Osmanlı, Endülüs, Roma gibi medeniyetlerde olduğu gibi.

Cazibe/İtibar merkezi olmak içinse dünyada alanındaki iyileri toplayabilmek gerekir.

4.Sorun Çözme Kabiliyeti (S.Ç.K)

 “Gelişmiş toplumlar/medeniyetler sorunları olmayan değil, onları çözebilen toplumlardır.”

Tınaz Titiz

“İnsanın belini bükmeyen darbeler onu güçlendirir.”

Anonim

İleri Medeniyet kurabilmiş medeniyetlerin diğer bir özelliği de sorun çözme kabiliyetleridir. Dünyada sorunsuz insan, toplum/medeniyet yoktur.  İnsanları toplumları/medeniyetleri faklı kılan onların sorun çözme kabiliyetleridir.

Mesela bataklığa yakın bir yerde yaşıyorsunuz ve bataklıktan kaynaklanan kötü koku ve sineklerden müzdaripsiniz. O bölgede bu sorundan rahatsız olan insanlarla toplanıp sorunu çözmeye çalışıyorsunuz. Sorunun çözümü için ortak kanı koku için güzel bir parfüm almak ve sinekler içinde ilaç almaya karar veriyorsunuz. Bunun için kaynaklarınızı (para ve işgücünüzü) bu yönde kullanıyorsunuz. Sorununuzu çözdünüz mü? Kaynaklarınız tükenene kadar evet, kalıcı olarak hayır. Oysaki sorunun asıl kaynağı bataklıktı ve bataklığı kurutmayla ilgili bir tespit yapıp kaynaklarınızı bu yönde kullansaydınız bir seferde sorununuzu kökten çözebilirdiniz. Kaynak israfına da gerek kalmazdı.

İşte bugünkü geri kalmış toplumların en temel sorunlarından biri de Sorun Çözme Kabiliyetinin olmamasıdır. Bu kabiliyetinin oluşabilmesi için önce sorunların farkında olmak,  sorunların köklerini doğru teşhis etmek ve kaynaklarını bu sorunların çözümüne tahsis edebilme becerisinde yatmaktadır. Bunun için “Sorun nasıl çözülür?” yerine “Soruna yol açan nedenler nelerdir?” sorusunu sormak ve kaynakları bu yönde kullanmak gerekir.

Varlığını sürdürebilecek bir toplumun/medeniyetin özelliklerinden biri, sürdürülebilir bir sorun çözme sistemine sahip olmasıdır.

 

Birinci Bölüm

Yeni, Yeniden İleri Medeniyet Hayali – I

Gelecek yazıda görüşmek üzere.

Gelecek yazıda Tarihte İleri Bir Medeniyet kurmak için gerekenler nelerdir?