Home » Dinler Tarihi » Yahudi hukuk literatürü

Yahudi hukuk literatürü

Western_Wall_-_by_Jacob_Rask
Yahudi hukuk literatürü
Halaha
Yahudi hukuku ve geleneğinin (“halaha”) temelini aynı zamanda Pentakök ya da Musa’nın (Moşe Rabenu) Beş Kitabı olarak da bilinen Tora oluşturur. Rabinik geleneğe göre, Tora’da 613 yönerge vardır. Bu yönergelerin bazıları sadece erkeklere veya sadece kadınlara, kimileri sadece kadim mabet görevlileri Kohenler ile Levilere (Levi kabilesinin üyeleri), kimileri ise, sadece İsrail diyarındaki çiftçilere yöneliktir. Birçoğu sadece Kudüs Tapınağı’nın ayakta kaldığı dönem için geçerli olan bu emirlerden günümüzde hâlen uygulanabilir durumda olanların sayısı 300’den azdır.
Her ne kadar inançlarının sadece Tora’nın yazılı metnine dayalı olduğu iddia edilen Yahudi grupları olmuşsa da (örn. Sadukiler ve Karaylar), Yahudilerin çoğu Sözlü Yasa’ya inanmıştır. Kadim Yahudiliğin Farisi mezhebi tarafından aktarılan bu sözlü gelenekler, daha sonraları yazılı hale getirilmiş ve hahamlar tarafından genişletilmiştir.
Rabinik Yahudilik her zaman Tora kitaplarının (Yazılı Kanun olarak adlandırılır) daima sözlü geleneğe paralel olarak aktarıldığını savunagelmiştir. Bu görüşe gerekçe olarak da, Yahudiler birçok kelimenin belirsiz bırakıldığı ve birçok usulün herhangi bir açıklama veya talimat olmaksızın zikredildiği Tora’nın metnine dikkat çekerler; bu ise, okuyucunun detaylara diğer kaynaklardan (örneğin sözlü) aşina olduğunun varsayıldığı anlamına gelir. Tora’ya paralel giden bu maddeler esasında sözlü olarak aktarılmış ve zaman içinde “Sözlü Yasa” adını almıştır.
Kudüs’teki 2. Mabet’in yıkılmasının ardından, bu maddelerin büyük kısmı Haham Yehuda haNasi tarafından (M.S. 200) Mişna adı altında düzenlenmiştir. Sonraki dört yüzyıl boyunca, bu kanun İsrail ve Babil’de bulunan dünyanın en büyük iki Yahudi cemaatinde de tartışılmış ve bu cemaatlerin her birinden gelen Mişna tefsirleri zaman içinde düzenlenerek iki Talmud olarak bilinen derlemeler altında bir araya getirilmiştir. Bunlar, çağlar boyunca, çeşitli Tora alimlerinin tefsirleri ile de yorumlanmıştır.
O halde, Yahudilikte Rabinik yaşam tarzını oluşturan Halaha, Tora ile sözlü geleneğin —Mişna, Midraş Halaha. Talmud ve tefsirleri— birlikte mütalaası üzerine kuruludur. Halaha, emsale dayalı bir sistem yoluyla zaman içinde gelişmiştir. Hahamlara yöneltilen sorular ve onların kesin cevaplarından oluşan yazına responsa (cevaplar; İbranice Şelot U-Teşuvot) adı verilir. Zaman içinde, göreneklerin ortaya çıkması ile, Yahudi hukukunu oluşturan kanunlar kaleme alınmaya başlamıştır; en önemli kanun olan Şulhan Aruh günümüzdeki Ortodoks dini uygulamalarına büyük ölçüde şekil vermektedir.
Yahudi felsefesi
Yahudi felsefesi, ciddi felsefe çalışmaları ile Yahudi teolojisi arasındaki birleşmeye gönderme yapar. Önde gelen Yahudi felsefeciler arasında, Solomon ibn Gabirol, Saadia Gaon, Musa ibn Meymun ve Levi ben Gerşon bulunmaktadır. Aydınlanmaya (1700’lerin sonu ile 1800’lerin başı) tepki olarak meydana gelen önemli değişiklikler sonucunda, Aydınlanma sonrası Yahudi felsefecileri ortaya çıkmıştır. Modern Yahudi felsefesi hem Ortodoks hem de Ortodoks olmayan yönelimli felsefeden oluşmaktadır. Önde gelen Ortodoks Yahudi felsefeciler arasında, Eliyahu Eliezer Dessler, Joseph B. Soloveitchik ve Yitzchok Hutner sayılabilir. Tanınmış Ortodoks olmayan Yahudi felsefeciler arasında ise, Martin Buber, Franz Rosenzeig, Mordecai Kaplan, Abraham Joshua Heschel ve Emmanuel Lévinas da bulunmaktadır.
Yahudi kimliği
“Yahudilik” teriminin kökeni[değiştir | kaynağı değiştir]
Yahudilik terimi Latince ludaismus, Yunanca Ιουδαϊσμός Ioudaïsmos ve İbranice יהודה, Yehudah, “Judah” tan türemiştir. İlk olarak Helenik iudaismus olarak, 2. Maccabi döneminde, M.Ö. 2. yüzyılda ortaya çıktı. Bu dönemin koşullarında, terim, kültürel bir varlık oluşturma anlamını taşıdı. Terimin ilk İngilizce kullanımı, “Yahudi dinine uymak, yahudi dininin sistemi ya da yahudi nüfusunu anlatmak” için kullanıldı.
Yahudi halkı ile Yahudilik arasındaki fark
Daniel Boyarin’e göre, din ile etnik kimlik arasındaki temel fark Yahudiliğe yabancı bir kavram olup kökleri Eflatun’un felsefesine dayanan ve Helenistik Yahudiliğe de nüfuz eden ruh ile beden arasındaki dualizmin bir biçimidir.[15] Boyarin bundan ötürü, Yahudiliği din, etnisite ve kültür gibi geleneksel Batı kaynaklı kategoriler altına sokmanın kolay olmadığını savunur. Boyarin, bunun kısmen Yahudiliğin 4.000 yıllık tarihinin Batı kültürünün yükselişinin öncesine dayanmasından ve Batı’nın dışında gelişmiş olmasından kaynaklandığını belirtir. Bu süre zarfında, Yahudilerin başından kölelik, anarşik ve teokratik özyönetim, fetih, işgal ve sürgün deneyimleri geçmiş; Diyasporalarda, temas ettikleri antik Mısır, Babil, Pers ve Helen kültürlerinin yanı sıra, Aydınlanma (bkz. Haskala) gibi modern hareketlerden ve meyvesini Doğu Akdeniz’de bir Yahudi devleti ile verecek olan milliyetçiliğin yükselişinden de etkilenmişlerdir. Ayrıca, bir seçkin sınıfın (Hazarlar) Yahudiliğe geçişine, ardından da bulunduğu topraklardaki güç merkezi statüsünü bu toprakların önce Rusların ardından da Moğolların eline geçmesi ile yitirişine tanıklık ettiler. Boyarin’a göre, böylece “Yahudi kimliği hiçbir kimlik kategorisine uymaz, zira ne salt bir ulusa, ne bir soya, ne de bir dine ait olup diyalektik gerilim içinde bunların hepsini kapsar.”
Bu bakış açısına karşı, Hümanist Yahudilik gibi uygulamalar, Yahudiliğin dini yönlerini reddederek belirli kültürel gelenekleri korurlar.
Kişiyi Yahudi yapan nedir?
Kim Yahudidir?
Geleneksel Yahudi Hukuku’na göre, bir Yahudi anneden doğan veya Yahudi Hukuku’na uygun şekilde Yahudiliğe geçen kişiye Yahudi denir. Amerikan Reform Yahudiliği ve Britanya Liberal Yahudiliği, anne-baba farkı gözetmeksizin ebeveynlerinden sadece biri Yahudi olan çocuğu ebeveynleri tarafından Yahudi kimliği ile yetiştirilmesi şartıyla, Yahudi kabul eder. Geleneksel olarak Yahudiliğe geçmek isteyenlerin cesareti kırılsa da, günümüzde Yahudiliğin tüm ana akımları içtenlikle din değiştirmek isteyenlere açıktır. Dine geçiş süreci bir otorite tarafından değerlendirilir ve kişi samimiyeti ve bilgisi konusunda bir sınamaya tabi tutulur. Din değiştirenlere, “ben Abraham Avinu” veya “bat Abraham Avinu” (İbrahim’in oğlu veya kızı) adının verildiği Yahudilikte, dine geçiş bir aile tarafından evlat edinilmeye benzetilebilir.
Geleneksel Yahudilik, gerek Yahudi olarak doğan gerekse Yahudiliğe sonradan geçen her bireyin ebediyen Yahudi olarak kaldığını savunur. Bu yüzden, ateist olduğunu iddia eden ya da başka bir dine geçen bir Yahudi, geleneksel Yahudilik tarafından hâlen Yahudi kabul edilir. Öte yandan, Reform hareketi başka bir dine geçen bir Yahudinin artık Yahudi olmadığını savunur, Yüksek Mahkeme davaları ve hükümleri sonucunda İsrail Hükümeti de bu duruşu benimsemiştir.
İsrail Devleti’nde Yahudi kimliğini neyin belirlediği sorusu ise, 1950’lerde, David Ben-Gurion’un vatandaşlık ile ilgili meselelere bir cevap bulabilmek için dünyanın her yerindeki Yahudi dini otoriteleri ve entelektüellerden Mihu Yehudi (“Kim Yahudidir”) sorusuna dair görüşlerini istemesi ile yeni bir ivme kazanmış oldu. Bu konu hâlen çözümlenmekten çok uzaktır ve dönem dönem İsrail siyasetinde de kendini gösterir.
Yahudi nüfus istatistikleri
Yahudi nüfusu
“Kimin Yahudi olduğu” tanımlamasının yapılmasında karşılaşılan sorunlar, dünya üzerindeki Yahudilerin toplam sayısını belirlemeyi de zorlaştırmaktadır; tüm Yahudiler kendilerini Yahudi olarak tanımlamamakta, kendini Yahudi olarak tanımlayanların bazıları ise diğer Yahudiler tarafından öyle kabul edilmemektedir. Yahudi Yıllığı’na (1901) göre, 1900 yılında dünya üzerindeki Yahudi nüfusu yaklaşık 11 milyondu. Yahudi Nüfus Araştırması’na göre, 2002 yılında dünyada 13,3 milyon Yahudi yaşıyordu. Yahudi Yılı Takvimi ise bu rakamı 14,6 milyon olarak vermektedir. Yahudi nüfusunun artış hızı 2000 – 2001 yılları arasında %0,3 büyüme ile hâlen yüzde sıfıra yakındır. Yahudiliğe yapılan geçişlerin kısmi olumlu katkısına rağmen karma evlilikler ve düşen doğum oranları Yahudi nüfus sayısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Kimi yazarlar tarafından Yahudilerin toplumda nüfuslarının ötesinde bir öneme sahip oldukları kaydedilmiştir. Bir örnekte, Mark Twain şu yorumu yapar:
Şayet istatistikler doğru ise, Yahudiler insanlığın sadece yüzde birini oluşturuyor. Bu, Samanyolu’nun alazı içinde yitip gitmiş sönük bir tutam yıldız tozunu andırıyor. Haliyle, Yahudinin sesinin pek duyulmaması gerekir, ancak sesi duyuluyor, her zaman da duyulmuştur. Yeryüzünün en öne çıkan halkları arasındadır ve küçük nüfusuna kıyasla son derece orantısız bir ticari öneme sahiptir. Dünyadaki edebiyat, bilim, sanat, müzik, finans, tıp ve anlaşılması güç ilimlerdeki büyük isimler listesine yaptığı katkılar da sayılarının küçüklüğü ile son derece orantısızdır. Bu dünyada, her çağda harikulade bir savaş vermiş; bunu da elleri arkadan bağlı iken yapmıştır. Mağrur olabilir ve bundan ötürü de mazur görülmelidir.
Mısırlı, Babilli, Persli yükselmiş, gezegeni çıkardığı gürültü ve görkem ile doldurmuş, ardından da bir rüya gibi sönmüş, göçüp gitmiştir; onu Yunanlı ve Romalı izlemiş, çok güçlü bir ses çıkardıktan sonra onlar da yitip gitmiştir; diğerleri de sıyrılıp meşalelerini arşa tutmuşlarsa da bu meşaleler zaman içinde sönmüştür; bu halklar şimdi ya alacakaranlıkta oturuyorlar ya da silinip gittiler. Yahudi hepsini gördü, hepsini yendi ve her zaman olduğu gibi, şimdi de ne bir çöküş emaresi, ne yaşın getirdiği yıpranmayı, ne parçalarında bir zayıflama, ne enerjisinde bir azalma, ne de tetikte bekleyen ve girişken zihninde bir uyuşma var. Yahudi dışında her şeyin bir ömrü var; tüm diğer güçler geçip gidici ama o kalıcı. Bu ölümsüzlüğün sırrı nedir?