Home » Yaşam » Muhteşem Bir Makine -İNSAN

Muhteşem Bir Makine -İNSAN

 

sinirlarmetin DÜNYADA YAŞAYAN 7 MİLYAR İNSANIN VÜCUDU TEK BİR HÜCREDEN MEYDANA GELEN, ÜSTÜN TEKNOLOJİ İLE DONATILMIŞ VE EN GELİŞMİŞ FABRİKALARDAN DAHA KUSURSUZ BİR YAPIYA SAHİP BİR YARATILIŞ  HARİKASIDIR. İNSAN VÜCUDUNDAKİ SİSTEMLER VE ORGANLAR İNCELENDİĞİNDE KUSURSUZ VE DENGELİ YARATILIŞIN DELİLLERİ DAHA YAKINDAN GÖRÜLECEKTİR
İnsan Allah tarafından belli bir düzen içinde biçim verilmiş, doğadaki en mükemmel, en karmaşık ve en olağanüstü sistemlere sahip canlılardan biridir. İnsan bedeni yeryüzündeki en karmaşık makinedir. Hayatımız boyunca bu bedenle görür, işitir, nefes alır, yürür, koşar, zevk alırız. Bedenimiz kemikleri, kasları, damarları, iç organları ile mükemmel bir düzen ve tasarıma sahiptir. Bu tasarımın detayına inildiğinde ise daha da şaşırtıcı gerçeklerle karşılarız. Birbirinden farklı vücut parçalarının tamamı aynı malzemeden oluşmaktadır. Hücrelerden……

Vücudumuzdaki her şey  milimetrenin binde biri büyüklüğündeki hücrelerden oluşur. Bu hücrelerin kimi biraraya gelerek kemikleri, kimi sinirleri, kimi karaciğeri, kimi midemizin iç yapısını, kimi derimizi, kimi gözümüzün kornea tabakasını oluşturur.  Hücreler vücudun hangi parçasını oluşturuyorlarsa bu bölgede ihtiyaç duyulan boyuta ve şekle sahip olurlar.

Bugün sizin bedeninizi oluşturan yaklaşık 100 trilyon hücrenin tamamı, tek bir hücreden çoğalarak meydana gelmişlerdir.  Şu an sahip olduğunuz hücrelerle aynı bilgiye sahip olan bu tek hücre de, annenizin yumurta hücresi ile babanızın sperm hücresinin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır.

Vücudumuzda yüzlerce çeşit hücre bulunur. Başta birbirinin aynı olan hücrelerin çoğalmasıyla vücuttaki yaklaşık 200 çeşit hücre oluşur. DNA’larında yazılı olan bilgi aynı olmasına rağmen, her hücre türü sadece kendisine ait olan bilgileri kullanılır. Hiçbir karışıklık çıkmaz. Kemik hücreleri asla göz yada başka bir organı oluşturmaya kalkmaz ya da sinir hücreleri, alyuvarlarla karışmaz. Hepsi nerede nasıl davranacağını çok iyi bilirler. Bu kusursuz düzeni sağlayan ve vücuttaki hücrelerine neler yapacaklarını ilham eden her şeyin hakimi olan Yüce Allah’tır.

İnsan vücudundaki sistemler ve organlar incelendiğinde kusursuz ve ölçülü bir yaratılışın delilleri daha yakından görülecektir. 

İnsan vücudu ortalama 60-70 kiloluk bir et ve kemik yığınıdır. Bilindiği gibi et doğadaki en dayanıksız malzemelerden biridir. Açıkta kaldığında birkaç saatte bozulur, bir iki gün içinde kurtlanır ve dayanılmaz bir koku yaymaya başlar. Bu çürük malzeme insanın vücudunun büyük bölümü oluşturur. Ama onu besleyen kan dolaşımı ve dışarıdaki bakterilerden koruyan deri sayesinde 70-80 yıl boyunca bozulmadan çürümeden saklanır.

Vücudun yetenekleri ise hayranlık vericidir. Örneğin beş duyu ayrı ayrı birer mucizedir. İnsan dış dünyayı bu duyular sayesinde tanır, bu duyularda ki bütünlük sayesinde rahatça yaşamını sürdürebilir. Görme, koklama, dokunma, işitme, tat alma duyuları incelendiğinde karşılaşan detaylar, ortaya çıkan kusursuz tasarımlar bir Yaratıcı’nın varlığını kanıtlayan deliller olarak karşımıza çıkar. 

Beş duyu tam insanın ihtiyacına yönelik olarak düzenlenmiştir. Söz gelimi kulak ancak belirli sınırlar arasında gelen ses titreşimlerini algılar. Çok daha geniş sınırlar içinde duymak ilk bakışta avantajlı gibi gözükebilir. Ancak duyum eşiği olarak adlandırılan bu algı sınırları , belirli bir amaca yönelik olarak ayarlanmıştır. Eğer çok hassas bir kulağa sahip olsaydık, kalbimizin atarken çıkardığı sesten, yerdeki mikroskobik böceklerin çıkardığı hışıltılara kadar bir çok sesle her an muhatap olmak durumunda kalacaktık. Bu da bizim için oldukça rahatsızlık verecek bir durum meydana getirecektir. 

İnsan vücudundaki mucizevi yapılar sadece beş duyu ile sınırlı değildir. Hayatı bize kolaylaştıran bütün organların tümü ayrı birer mucizedir. Hepsi tam ihtiyacı karşılayacak fonksiyonlara sahiptir.  Elsiz olarak yaratılmış olsak, ne kadar zor yaşardık bir düşünelim. Bacaklarımız olmasa, vücudumuz deriyle değilde dikenlerle, pullarla veya kabukla kaplı olsaydı neler olurdu?
NETİCE
Bu sayıların yanında insan vücudunun içindeki solunum, beslenme, üreme, savunma gibi karmaşık sistemlerin varlığı  ve insan vücudunun estetiği de ayrı ayrı mucizelerdir. 

Görüldüğü gibi insan vücudu içinde çok sayıda hassas denge vardır. Birbirine bağlı olarak çalışan sistemlerin, vücuttaki diğer sistemlerle olan kusursuz bağlantısı sayesinde insan hayati fonksiyonlarını hiçbir aksama olmadan gerçekleştirebilmektedir.

Üstelik bunları özel bir çaba göstermeden hiçbir zorlukla karşılaşmadan yapmaktadır. Hatta tüm bunlar olup biterken çoğu zaman kişinin bunlardan haberi bile olmaz. Midesindeki sindirimin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğinden, kalbinin ritminden, kanın vücuttaki gerekli yerlere tam da en gereken maddeleri taşımasından, görmesinden, duymasına kadar çoğu şeyden insanın haberi dahi olmaz. 

Örneğin tükürük bezleri: Sindirimin başında bizim kontrolümüzün dışında devreye giren tükürük salgısı, besinleri ıslatarak dişler tarafından  öğütülmelerini ve yemek borusundan aşağı kaymalarını kolaylaştırır.  Bir diğer özelliği ise kimyasal yapısı sayesinde nişastayı şekere çevirmesidir. Peki ağızda böylesine önemli olan bir madde olan tükürüğün salgılanmadığını düşünün. Böyle bir durumda ne yediklerimiz yutabilir ne de ağız kuruluğundan doğru dürüst konuşabilirdik. Katı hiçbir besin alamaz, sadece sıvı ve sıvıya yakın maddelerle beslenebilirdik. 

Bir de iskelet sistemimizi inceleyelim. İskelet başlı başına bir mühendislik harikasıdır. Vücudun yapısal destek sistemidir. Aynı zamanda beyin kalp akciğer gibi hayati organların korumasını yapar, iç organlara destek olur. İnsan vücudunda hiçbir yapay makine tarafından taklit edilemeyen üstün bir hareket kabiliyeti vardır. Dahası kemik dokusu çoğu kimsenin zannettiği gibi cansız değildir. Kemik dokusu vücudun kalsiyum, fosfat ve bir çok önemli minarelinin bankasıdır. Vücudun ihtiyacına göre bu mineralleri depolar  vaya önceden depo ettiklerini vücuda verir. Bütün bunların yanı sıra kırmızı kan hücrelerinin üretimi kemikler tarafından yapılır. 

İskelet bütün olarak mükemmel bir işleve sahip olmasının yanında iskeleti oluşturan kemikler de üstün bir yapıya sahiptir. Vücudun taşınması ve korunması gibi önemli bir görevi üstlenen kemikler bu işi rahatlıkla yerine getirebilecek kapasitede ve sağlamlıkta yaratılmıştır.Kemiklerin bu mükemmel tasarımı bizim son derece rahat bir yaşam sürmemizi , çok zor hareketleri kolaylıkla ve hiç bir acı duymadan yapabilmemiz sağlamaktadır. 

Yeryüzün en kaliteli pompası kalp…İnsan vücudundaki 100 trilyon hücreyi dolaşan yaratılış harikası olan bir dolaşım sistemimiz var. Ve bu sistemin en önemli organı hiç kuşkusuz ki kalptir. Kalp kirli kan ile temiz kanın birbirlerine karışmadan vücudun farklı bölgelerine pompalanmasını sağlayan dört farklı odacığıyla, emniyet sübabı görevi yapan kapakçıklarıyla son derece hassas dengeler üzerine kurulmuş bir tasarıma sahiptir.   Henüz anne karnındayken atmaya başlayan kalp dakikada 70-100 atışlık bir tempoyla yaşam boyunca hiç ara vermeden çalışır. Sadece her çarpma arasında yarım saniye dinlenir ve bir gün içinde 100.000 kez atar. Bu rakamı insan ömrünün uzunluğunu göz önüne alarak değerlendirirsek karşımıza hesaplamakta oldukça zorlanacağımız bir rakam çıkacaktır. 

Hiçbir müdahalemiz olmamasına rağmen hiç ara vermeden atan kalbimiz Yaratılışın açık delillerinden biridir.

Her işi yapmamız için özel yaratılmış ellerimiz vardır. Bir çayı karıştırmak, gazetelerin sayfalarını çevirmek, yazı yazmak gibi sıradan gördüğümüz işlemleri yürüten ellerimiz gerçekte inanılmaz bir mühendislik harikası olarak çalışmaktadır. Elin en önemli özelliği tamamen standart bir yapısı olmasına rağmen birbirinden çok farklı kullanım alanlarında büyük bir verimle işlemesidir. Çok sayıda kas ve sinire sahip olan kollarımız, şartlara göre elimizin kuvvetli veya yumuşak kavranmasında yardımcı olurlar.  Mesela insan eli yumruk sıkılmış haldeyken bile herhangi bir nesnenin üzerine 45 kilo ağırlığında bir güçle darbe indirebilir, diğer taraftan da başparmak ve işaret parmağını arasına aldığı milimetrenin onda biri inceliğindeki bir kağıt parçasını da hissedebilir. 
Çünkü insan eli bir yaratılış harikası olarak bütün bu işlemleri aynı anda yapabilecek şekilde tasarlanmıştır. El bütün özellikleriyle birlikte, kendisine bağlı yapılarla birlikte aynı anda yaratılmıştır. 

Vücudun diğer yapıların gelişimi de birer hassas denge örneğidir. Söz gelimi saç ve kirpikler. Her ikisi de sonuçta birer kıl olmasına karşın geçen zamanda eşit olarak uzamazlar. Kirpiklerin saç kadar uzayıp gözlerimizin önüne düştüğünü bir düşünün. Hem görüşümüzü engelleyecek hemde göze girerek bizim için hayati önem taşıyan bu organımıza zarar vereceklerdir. Kirpiklerin belirli bir uzunluğu vardır ve bu uzunluk sabit kalır. Yanma ve benzeri bir kaza sonucu kirpiklerimiz kısalırsa, yeniden eski ideal boya gelinceye kadar uzar ve yine dururlar.

Dahası kirpiklerin şekilleri de çok önemlidir. Hafif yukarı doğru kıvrık olmaları nedeniyle hem gözün görüş alanını daraltmaz, hemde son derece estetik bir görünüm kazandırırlar.  Kirpikler ucundan çıkarken burada bulunan özel bezler tarafından yağlanarak kaplanırlar. İşte kirpiklerin fırça gibi sert ve düz olmaması bu özel kaplama sayesindedir. İnsan bedeninde her noktasında kesinlikle tam bir ince tasarım söz konusudur. 

İnsan vücudunda kusursuz bir sistem kurulmuştur ve mükemmel bir şekilde işlemektedir. Bu gökten yere her işi evirip düzene koyan Allah’ın yaratmasıdır. Allah evrendeki her şeyi, her detayı, tüm canlıları gereken özelliklere sahip olarak yaratmıştır. İnsan vücudu da detaylı incelendiğinde fark edilen tasarım Allah’ın yaratma sanatındaki örneksizliğin ve eksiksizliğin bir delili olarak karşımıza çıkar.  Bu nedenle yaratılıştaki sanatı ve kudreti görebilmek için bedenimizdeki olağanüstü yapıları incelemekte fayda vardır.  Üstün bir teknoloji ile donatılmış ve en gelişmiş fabrikalardan daha kusursuz bir yapıya sahip olan bu bedenin her parçası Allah’ın benzersiz yaratışını göstererek O’nun tüm bedenimiz  üzerindeki egemenliğini ispatlamaktadır.

Sonuç olarak insan bedenini oluşturan 60-70 kiloluk et ve kemik kütlesinin özü başlangıçta bir damla suda toplanmıştır. Akıl sahibi, duyan, gören, işiten ve vücut yapısı olarak karmaşık bir yapıda olan insanın bir damla sudan meydana gelmesi şüphesiz ki olağanüstü bir gelişimin sonucudur. Bu gelişim elbette başıboş bir sürecin, rastgele oluşan tesadüflerin değil, ancak bilinçli bir Yaratılışın sonucunda gerçekleşmektedir.