Home » Dünya Gündemi » Fransız stratejisi nedir? Modern Fransız stratejisinin tarihsel gelişimi

Fransız stratejisi nedir? Modern Fransız stratejisinin tarihsel gelişimi

Fransız stratejisi nedir? Modern Fransız stratejisinin tarihsel gelişimi

Modern Fransız stratejisi denince ilk akla gelen Napolyon’dur. Napolyon, Haziran 1815’te yapılan Waterloo Savaşı’nda yenildi. Fransa’nın mağlubiyeti, Napolyon liderliğindeki 16 yıllık ‘Fransız stratejisi’nin sonu; İngiliz yükselişinin başlangıcıdır. Napolyon’un İngilizlere mağlup olmasından sonra, askeri ve ekonomik olarak ne kadar iyi durumda olursa olsun, Fransa bir daha İngiltere’nin karşısına çıkmaya cesaret edememiştir.

‘Fransız stratejisi’ni etkileyen ikinci olay 1870-1871 yıllarında cereyan eden Fransa-Prusya Savaşı’dır. Bu savaşlar sonucunda Fransa Prusya’ya teslim olmuş, Bismarck önderliğinde Alman Birliği kurulmuştur. Almanlara yenilen Fransızlar sadece Fransa’nın doğu sınırında önemli ölçüde toprak kaybetmekle kalmamış, savaştan sonra karşısında kendisiyle her alanda rekabet edecek “Birleşik bir Almanya” bulmuştur.

19. Yüzyıl sonlarında Fransız stratejisi

1871’de Avrupa’da üstünlük kuran Almanlara karşı Fransa’nın Almanya politikası, Almanlara karşı “ittifaklar” kurmak olmuştur.

Fransızlar ilk adım olarak, Avrupa’nın güçlü devleti olan İngiltere’ye yanaşmıştır.

Fransa’nın İngiltere politikasının asıl amacı dünyanın en güçlü donanması olan İngiliz donanmasından faydalanmaktır.

Fransız politikacı ve askeri uzmanlarına göre, Avrupa deniz sahasında İngiliz donanması Almanları kuşatacak, durduracak ve savaştan caydıracak tek güçtü.

20. yy başlarında Fransa, İngiltere ile ittifak yaptıktan sonra, Rusya’ya yöneldi.

Fransa’nın Rusya stratejisinin ana amacı, denizden İngiliz donanmasıyla kuşatacağı Almanları, kara sathından Rusya ile sıkıştırmaktı.

Bu politika başarılı olursa, Almanya kolay kolay Fransa’ya saldırmaya cesaret edemeyecekti.

Fransa’ya karşı savaş başlatacak olan bir Almanya, iki, hatta üç cepheli bir savaşı göze almak zorunda kalacaktı.

19.yy sonlarında Fransız stratejisini tespit eden strateji uzmanları, Fransa’nın hem İngiltere hem de Rusya ile kurmuş olduğu ittifaklar sisteminden emindiler. Ancak, sonraki gelişmeler, Fransa’nın o dönem stratejisinin doğruluğu konusunda strateji uzmanlarının kafasında şüpheler uyandırdı.

 

‘Fransız stratejisi’nin test edilmesi

Almanlar, I. Dünya ve II. Dünya Savaşı’nda, harbin başlangıcında, doğru bir stratejiyle ilk hedef olarak hep Fransa’yı hedef almış, Paris’i kısa sürede işgal etmiştir.

Fransa’nın işgaline öncelik veren Alman stratejisi I. ve II. Dünya Savaşı’nda daha harbin başlangıcında Alman Ordusu’nu iki cepheli bir harpten kurtarmıştır. Hatta bir ara Almanlar hem Rusya hem de Fransa cephesilerinde savaşmak zorunda da kalmıştır. Ancak, Alman strateji uzmanları, iki cepheli bir savaşı önceden öngörmüşler, hazırlık yapmışlardı. Dolayısıyla, Alman harp planlamacıları için iki cepheli bir savaş sürpriz olmamıştı.

Fransızların stratejik hatası

Fransızların I. ve II. Dünya Savaşı’ndaki en büyük stratejik hatası, yığınaklanmayı Fransa’nın derinliklerinde yapmak yerine, Almanya-Fransa sınırına yakın bir hat üzerinde yapmış olmalarıdır.

Fransa’nın harp stratejisindeki hatasını Almanlar her iki savaşta da iyi değerlendirmiştir. Hem I. Dünya Savaşı’nda, hem de II. Dünya Savaşı’nda Fransızları okyanus ötesinden gelen Amerikan Ordusu Alman işgalinden kurtarmıştır.

Soğuk Savaş dönemi (1945-1989)’nde Fransız stratejisi

II. Dünya Savaşı’ndan sonraki Soğuk Savaş döneminde Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, Fransa’nın ABD ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile global bir yarış içinde olamayacağını görmüş, stratejik olarak ABD ve SSCB etkisinde olmadan “bağımsız” bir politika izlemek istemiştir.

Charles de Gaulle, II. Dünya Savaşı’nın galip devleti ABD’ye güvenmiyor, ABD’nin SSCB tehdidine yönelik olarak Avrupa’yı koruyacağına inanmıyordu.

Sanki Amerikalılar, “blöf” yapıyorlardı!

Aslında Charles de Gaulle tam bir Fransız milliyetçisi idi. O’na göre Almanya ve Fransa için hiç bir Amerikalı başkan SSCB ile nükleer savaşı göze alamazdı. Değil nükleer, klasik bir harpte bile ABD’nin Avrupa’nın yardımına koşacağına inanmıyordu. O’na göre ABD’nin niyeti, ordusu olmayan bir Batı Avrupa yaratmak, komünizm karşısında çaresiz kalan Avrupa’yı tamamen hegemonyasına almaktı.

Oysa asıl o zaman, yani Avrupa’nın kendisini savunacak ordusu olmadığı zaman, Avrupa Rusların hegemonyası altına girerdi.

Avrupa’yı koruyacak kendi kendine yeterli bağımsız bir Avrupa Ordusu kurulmalıydı.

Charles de Gaulle komünizm yanlısı mıydı?

Bazı tarihçilerin iddia ettiği gibi Fransa’da 1945’de yönetimi eline alan Charles de Gaulle asla bir komünizm yanlısı değildi.

Charles de Gaulle’ün önceliklerinden biri de komünizmi durdurmaktı.

Fransa’da çok güçlü bir komünist partisi vardı. Komünistler, Fransa’nın Nazilere karşı verdiği savaşta önemli roller oynamışlardı.

Charles de Gaulle’e göre Fransa’da komünist bir hükümetin kurulması durumunda, bağımsız bir Avrupa’nın varlığı tehlikeye girerdi.

Batı Almanya, batıdan Sovyet silahlarıyla donatılmış ve komünistlerin idaresindeki Fransa ile, doğudan Kızıl ordu birlikleri arasında sıkışmış, dünyadan izole edilmiş olurdu.

Fransız stratejisi sürecinde ABD’nin rolü

Charles de Gaulle’e göre Avrupa’nın Sovyet veya ABD hegemonyasında olması aynı manaya geliyordu: Avrupa’nın bağımsızlığını kaybetmesi.

Gerçi Charles de Gaulle ABD’yi tercih ediyordu ama, her hangi bir savaşta ABD’nin Avrupa’nın yardımına koşacağına inanmıyordu. Koşsa da ABD çıkarının gerektirdiği zamanda yardıma gelirdi. Zaten I. Dünya Savaşı ile II.Dünya Savaşı’nda böyle olmamış mıydı?

Her iki dünya savaşındakine benzer şekilde, ABD, öncelikle Avrupalıların Ruslarla iyice savaşmasını bekleyecek, bunun için Rus askerlerinin önüne Avrupalıları sürecekti.

Charles de Gaulle, Sovyet ordusu karşısında tek başına Fransız ordusunun başarılı olamayacağını biliyordu.

Fransa, batı Almanya ile İngiltere’nin Fransa ile ittifak kurmaya yanaşmayacakları düşüncesinde idi.

Sonuçta Charles de Gaulle Fransa’nın stratejisini belirledi: Fransa kendi kendisine yeterli, kendi gücüne dayanan bir orduya sahip olacak, bu ordu ile Amerikan yardımı olmadan Fransa topraklarına yönelecek bir komünist saldırısını caydıracaktı. Stratejinin esası Fransa’nın nükleer silaha sahip olmasına dayanıyordu. Yeterli bir nükleer güce sahip olan Fransa, eğer Ruslar Batı Almanya’yı işgal ederse, Rusların Ren Nehri batısına geçmesini engelleyecekti.

NATO ve Fransız stratejisi

NATO’nun kurulması da Charles de Gaulle’ü fikrinden caydıramadı. Charles de Gaulle, Avrupa’nın NATO’nun kurucusu ve lider ülkesi ABD ile, SSCB tarafından paylaşıldığına inanıyordu. Üstelik Charles de Gaulle, sadece Amerika’ya değil, diğer Avrupa devletlerine de güvenmiyordu. Fransa’nın güvenliği için Avrupa’da ABD ve SSCB hegemonyasını sınırlayacak yeni bir orduya gereksinimi vardı.

Charles de Gaulle, NATO’dan rahatsızdı. NATO’nun Fransa’nın egemenliğine zarar vereceğine inanıyordu. Ona göre, bir savaş halinde Avrupa’da tesis edilecek olan NATO karargahında NATO Başkomutanı olarak bir Amerikalının oturacak olması kabul edilemezdi. Üstelik NATO antlaşmaları gereği, NATO’ya tahsisli Fransız askerleri otomatikman ABD’li NATO komutanının emrine gireceklerdi. Fransa, kendi askerlerinin Fransız olmayan birisinin emrine girmesini asla kabul edemezdi.

Fransa Sömürge Haritası

Fransız stratejisi ve Avrupa Birliği

Charles de Gaulle, Avrupa ekonomik birliğine (Sonradan Avrupa Birliği), hatta Fransa’nın egemenliğine zarar vermeyecek ve bağımsız Avrupalı devletlerden oluşacak siyasi bir birliğe taraftı. Ancak, ona göre Fransa Avrupa’da oluşturulacak bir federasyonun vilayeti olamazdı.

Charles de Gaulle, -belki de II.Dünya Savaşı’nın verdiği psikolojiyle- Fransa’nın Avrupa’nın dominant ülkesi olmasını istiyordu.

Fransa’nın küresel dünyada ABD ve SSCB ile yarışması mümkün olamazdı.

Fransa bu yarışı diğer Avrupalı ülkelerle birlikte sürdürebilirdi. Hatta, diğer Avrupalı ülkeler bir yana, Fransa Almanya ile birlikte olsa, üçüncü süper güç olabilirdi. Bu yüzden Avrupa’da ekonomik ve askeri ittifaklar kurulmalı, Fransa bu ittifaklar sisteminde belirleyici ülke olmalıydı. Ancak, Fransa bunu tek başına başaramazdı. Fransa mutlaka Almanya ile birlikte hareket etmeli, bu ilişkide Fransa “kıdemli” ülke olmalıydı.

1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve ardından SSCB’nin dağılması ile Fransa’ya yönelik askeri tehdit azaldı.

SSCB’nin dağılmasından sonraki Fransa Cumhurbaşkanları (Jacques Chirac (1995-2007), Nicolas Sarkozy (2007-2012) askeri önceliği ikinci plana ittiler.

Avrupa’nın ekonomik birliğine daha çok önem vermeye başladılar.

Yeni ‘Fransız stratejisi’nin ayak sesleri

2012’de Fransa Cumhurbaşkanı seçilen Francois Hollande seçimi kazanır kazanmaz koşar adım Berlin’e, Almanya’nın merkezine gitti.

Bazı analistlere göre Hollande’nin ilk yurt dışı seyahatini Almanya’ya yapması, fikir olarak karşıtı olduğu sağcı Charles de Gaulle’ün yolundan gideceğinin en önemli göstergesiydi.

Hollande’nin Avrupa’nın karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümünde Almanların belirlediği çözüm planlarını kabul edip etmeyeceğini zaman gösterecektir. Ancak, her durumda Fransa’nın milli çıkarlarını düşüneceği kesindir.

Fransa NATO’ya yanaşıyor

Fransa, Soğuk Savaş Dönemi (1945-1989)’nden sonra dünya politikasında daha fazla rol oynamak istemektedir. 1989 sonrasında Fransa Cumhurbaşkanı seçilenler, her zamankinden daha fazla NATO ve ABD’ye yanaşmışlardır.

Charles de Gaulle, NATO’da ABD’nin egemen güç olmasını Fransa çıkarlarına aykırı görmüş ve Fransa 1966’da NATO’nun askeri kanadından çekilmiştir. Görünen o ki, son dönem Fransız liderleri aynı fikirde değildir.

Fransa yeniden NATO’da

Nicolas Sarkozy’nin Cumhurbaşkanlığı döneminde 2009’da Fransa yeniden NATO’nun askeri kanadına dönmüştür. Fransa, NATO İttifakı’nın lojistik desteği ile, ABD ile birlikte büyük operasyonlara katılmıştır. Arap Baharı kapsamında 19 Mart 2011’de Libya’da icra edilen uluslararası harekata Fransa en önde katılmıştır.

Fransa’nın tek başına kara Afrika’da 2014’ten beri icra ettiği terörle mücadele harekatları Fransa’nın dünya politikasında aktif olmak istemesinin bir diğer yansımasıdır. ABD Fransa’nın kara Afrika’daki operasyonlarına ses çıkarmamaktadır.

Fransa’nın müstakilen veya NATO/ABD ile birlikte operasyonlar icra etmek istemesinde Avrupa Birliği’nin dünya olaylarını anlama, analiz etme ve karar vermede yetersiz kalmasının rolü olduğu değerlendirilmektedir. Bir yerde Avrupa Birliği hayali Fransa açısından gerçekleşememiştir. Üstelik, İngiltere Haziran 2016’da yapılan bir referandum ile Avrupa Birliği’nden çıkma kararı almıştır.

Almanya ve Fransa’nın bütün çabalarına rağmen, global ölçekte harekat icra edebilecek bir Avrupa Ordusu’nun kurulamamıştır.

Avrupa Birliğini oluşturan 28 devlet, birliği hızla karar alınmasını engellemektedir.

Avrupa Birliği 2008’den beri üst üste ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşmaktadır. Dolayısıyla, önümüzdeki dönem ‘Fransız stratejisini’ni şekillendirecek bir çok faktör vardır ve bu faktörlere her gün yenileri eklenmektedir.

Yazan: Ahmet Akın, (E) Topçu Kurmay Albay