Home » Tarih » Mezopotamya » ESKİ MEZOPOTAMYA – Proto-Hassuna Pre-Hassuna Dönemi (MÖ 6000-5750) Bölüm5

ESKİ MEZOPOTAMYA – Proto-Hassuna Pre-Hassuna Dönemi (MÖ 6000-5750) Bölüm5

ESKİ MEZOPOTAMYA – Proto-Hassuna Pre-Hassuna Dönemi (MÖ 6000-5750) Bölüm5

Hassuna, Kuzey Irak’ta Musul yakınında, Dicle Nehri üzerinde kurulmuş bir yerleşim birimidir. Son araştırmalarla Proto-Hassuna Dönemi (Hassuna öncesi dönem) genel anlamda Kuzey Mezopotamya’da Çanak Çömlekli Yeni Taş Çağı’nın başlangıcı veya Erken Yeni Taş Çağı olarak kabul edilir. Bu dönemde kültürel anlamda bölgesel farklılıklar fazla gözükmez. Bölgede hayatları hayvancılık ve tarım ekonomisine dayanan köy toplulukları yaygındır. Bölgede Çanak Çömlekli Neolitik Dönem’in başlangıcında bir önceki dönem yerleşme ve yapı düzeni devam etmektedir. Ancak eski dönemdeki merkezi ve güçlü inanç sistemi bu dönemde görülmez. Kült yapıları da bulunmamaktadır. Yerleşmelerde gıda depolamaya yönelik birimler fazladır. Yerleşme yerleri arasında bu dönemi temsil eden mimari Hassuna Höyüğü’nde, Yarım Tepe ve Telul Eth-Thalatlat adlı merkezlerde belirgindir.

mezopotamyasanat4

Bu dönem yerleşmelerinde çadır ve kulübe tipi yapılardan oluşan kamp izleri saptanmıştır. Umm Dabagiyeh gibi yerleşmelerde de küçük birkaç odadan oluşan dikdörtgen yapılar inşa edilmiştir. Duvar yapımında sıkıştırılmış çamur topakları kullanılmaktaydı. Ambar olarak yapıldığı düşünülen iki metrekareden küçük odalar ızgara şeklindedir. Bazı evlere damdan girildiğini gösteren merdiven izleri belirlenmiştir.  Yapıların içinde yemek pişirmek ve ısınmak için yapılmış ocak ve fırınlar vardır. Bu dönemi temsil eden yerlerden biri olan Tel Sotto’da küçük çocuklar çömlek içinde evlerin tabanları altına gömülmüştür. Yarım Tepe’de cesetler dikdörtgen ve yuvarlak yapılara yerleştirilerek saklanmıştır. Çanak çömleğin Kuzey Mezopotamya’da ne zaman ve nerede ortaya çıktığı tartışılmakta bu konuda çeşitli modellemeler yapılmaktadır. ilk çanaklar belli bir merkezde yapılıp bu bilgi değiş tokuş yöntemi ile tüm bölgeye mi yayılmıştır? Yoksa farklı bölgelerde mi gelişmiştir? Çanak çömlek kullanımının gelişmiş tarımla birlikte başladığı kesindir. Tarım bu çanak çömlek üretim teknolojisini doğurmuştur. Kil kap yapımından önce genelde kille sıvanmış sepetlerin, deriden yapılmış nesnelerin, alçı ve taş kapların kullanıldığı bilinir. Tarım ürünlerin artması ile bu tür kaplar ihtiyacı karşılamamış ve bu yüzden kilden kap yapımı başlamış olmalıdır. Gerçekten ilk yapılan kil kaplar yemek pişirmeden çok depolamaya yöneliktir. Hassuna ve Yarım Tepe’de ele geçen büyük ve kaba çömlekler buna örnek gösterebilir. Kuzey Mezopotamya’nın tarihöncesi toplumları sepet yapmayı çok iyi bilmekteydiler. Sepet ancak yılın belli zamanlarında, taş veya tahta kaplar ise uzun zaman harcanarak üretilebilmekteydi. Buna karşılık kil kapların yapımı, her yerde su, kil ve saman olduğu için maliyeti olmayan bir işlemdi. Mezopotamya ve çevresinde toplumun gelişimine paralel olarak önce sepet, sonra pişirilmeden kullanılan kil kap, en son da fırınlanarak tamamen pişirilen kaplar kullanılmıştır. Bu şekilde bir ilerlemenin normal bir teknolojik gelişim olduğu kabul edilmektedir. Genel olarak sepet daha hafif olduğu için göçerler, çanak çömlek ise yerleşik topluluklar tarafından tercih edilmekteydi.

Proto-Hassuna Dönemi’nin çanak çömlekleri, kilin su ve samanla karıştırılmasıyla elde edilen hamurdan şekillendirilmiştir. ilk yapılan örnekler yayvan ve derin kâseler, yuvarlak ya da oval çanaklar, kısa silindir boyunlu, yuvarlak gövdeli kaba kaplardır. Hepsi elde şekillendirilmiştir. Tell Sotto ve Umm Dabaghiyah yerleşmelerinde daha sonraki Hassuna kültürünün yayıldığı bölgede yaygın olan ekmek pişirme kapları da yapılmaktaydı. Kâselerin bazıları geometrik bazıları hayvan motişeri ile süslenmiştir. Bu dönemde günlük yaşamda çok önemli rol oynayan yontma taş alet endüstrisi üretim açısından düşük kalitededir. Buna karşılık taş kap, ok ucu gibi nesnelerin üretimi devam ettirilmişse de eski örnekler kadar özenli değildir. Bu dönemde tarım yaygınlaşmıştır. Ürünlerin bereketli olup olmaması tamamıyla yağmura bağlıdır. Yerleşmelerde birçok buğday türünün tarıma alındığı belgelenmiştir. Bunlar arasında tek sıralı emmer, kızıl, ekmeklik ve kaplıca buğdayı sayılabilir. Ayrıca altı sıralı arpa, mercimek ve bezelye de ekilip biçilmekteydi. Evlerin içinde ve çevresinde bulunan kemik kalıntılarından evcil sığır, koyun ve keçi yedikleri anlaşılmaktadır. Büyükbaş hayvanların etiyle birlikte post ve sütünden de yararlanmaktaydılar. Avcılığın daha az olduğu saptanmıştır. Umm Dabaghiyah höyüğünün bu döneme tarihlenen küçük köyünde yaşayanlar tarımın yanı sıra avcılığı da devam ettirmekteydiler. Avladıkları hayvanlar arasında yabani eşek ve ceylan başta gelmekteydi. Olasılıkla bu hayvanların derilerinden faydalanıp ayakkabı ve giysi yapmaktaydılar.