Home » Eğitim » Eğitim Sistemini Dönüştüren Ülkeler – 9 : Almanya

Eğitim Sistemini Dönüştüren Ülkeler – 9 : Almanya

images (2)

2000 yılında ilk kez uygulanan PISA testlerinde, Alman öğrencilerin okuma ve okur-yazarlık alanlarında OECD ülkeleri ortalamasının oldukça altında yer alması ülkede sarsıcı bir etki yaratmıştı. Ortaya çıkan bu durum, Almanya’nın okul sistemi ve onun iyileştirilmesi konusunda ne yapılması gerektiği üzerine ülke düzeyinde bir tartışmanın başlamasını sağladı.

Temel göstergeler
82 milyonluk nüfusuyla Almanya, Avrupa Birliği’nin en büyük ülkesidir. Köklü bir kültürel geleneği olmasının yanı sıra, Almanya, Avrupa’nın en güçlü ekonomisidir. Almanya ayrıca Alman-kökenli olmayan göçmenler olarak tanımlanan, toplam nüfusun hemen hemen yüzde 9’unu oluşturan 7 milyondan fazla kişiye ev sahipliği yapmakta, görece yüksek bir göçmen nüfusu barındırmaktadır.
• Okuma ve okur-yazarlık dalındaki ilk PISA testlerinde Almanya, 484 puana ulaşarak, bu alanda 546 puanla en başarılı ülke olan Finlandiya’nın oldukça gerisinde ve 500 puan olan OECD ortalamasının da altında kaldı.
• PISA sonuçları gösterdi ki, eğitim alanında eşitliği sağlamakla gururlanan Almanya’da, ailelerin sosyal-ekonomik konumlarıyla öğrencilerin başarısı arasındaki bağlantı, diğer tüm OECD ülkelerinde olduğundan daha güçlüdür.
• 2000 yılında Alman öğrenciler, sınıflarında birçok başka ülkedekinden daha az eğitim gördüler: İlk ve orta öğrenimde sırasıyla 841 saat ve 936 saat olan OECD ortalamalarına karşılık, 796 ve 903 saat.
• Öğrencileri 10 yaşındayken üç ortaokul türünden birine yönlendiren katı bir değerlendirme sistemi, birçoğunun başarı düzeyini yükseltme olanaklarını sınırlamaktaydı.
• Ülkede yaşayan Alman olmayan göçmenlerin en büyük bölümü, toplam nüfüsun yaklaşık yüzde 3’ünü oluşturan, 2.5 milyonluk Türk kökenlilerdir. Onları, 1.3 milyonluk nüfusuyla Polonyalılar izlemektedir.
• Almanya’nın, okulu terk edenlere yönelik sağlam bir çıraklık eğitim sistemi bulunmaktadır. Genç nüfusun yüzde 60 dolayında bir kesimi, mesleki eğitim ve öğretimi içeren bu sistem sayesinde bir iş edinmektedir.
• Bunun doğal sonucu olarak, Alman ortaokul öğrencilerinin yüzde 40’tan az bir bölümü üniversiteye devam edebilmektedir ki, bu oran yüzde 60 dolayındaki OECD ortalamasından oldukça düşüktür.

Elde edilen sonuçlar
Yukarıda anlatılan “PISA şoku”nun etkisiyle; siyasi partiler, sendikalar ve ebeveyn toplulukları, anlamlı reformlar geliştirme yolunda birlikte çalışmaya başladılar. Söz konusu reformların birçoğu henüz kısmen uygulanabilmiş olmasına karşın, öğrencilerin başarı düzeyinde şimdiden bir iyileşme sağlanmış bulunuyor. Bu eğilimin, reformların etkisinden yararlanan öğrenci sayısının artmasıyla, devamı bekleniyor.
• Almanya’nın okuma ve okur-yazarlık dallarındaki başarı puanı 2003 yılında 491’e, 2006’da 495’e ve 2009’da 497’ye yükseldi. Ülke ortalaması, matematikte 2003 yılındaki 503 puandan, 2009’da 513 puana; fen bilimlerinde, 2006 yılındaki 516 puandan 2009’da 520 puana yükseldi.
• Okul öncesi eğitim harcamalarındaki artışa karşın, Almanya bu sonuçlara, toplam eğitim harcamasında büyük bir artış yapmaksızın ulaştı. Eğitimin GSMH içindeki payı 2000 yılında yüzde 4.9 iken, 2008 yılında yüzde 4.7’ye düşmüştü. Aynı yılın OECD ortalamasıysa yüzde 5.7 idi.
• Toplam öğrenci sayısının yüzde 4 azaldığı 2000 – 2005 yılları arası dönemde, öğrenci başına eğitim harcaması yüzde 5 artış gösterdi.
• 2009 yılının ortası itibariyle Almanya’da, 4,283 Hauptschulen, 2,625 Realschulen, 3,070Gymnasien ve hem Hauptschule hem de Realschule müfredatı uygulayan 1,363 okul bulunmaktaydı. Aynı zamanda, Integrierte Gesamtschulen adıyla bilinen, müfredatı geniş kapsamlı 705 lise eğitim sunmaktaydı.

Her bir öğrencinin başarısını yükseltme yolunda eğitim fırsatlarını yaygınlaştırmak
2000 yılında ilk kez uygulanan PISA testlerinde, Alman öğrencilerin okuma ve okur-yazarlık alanlarında OECD ülkeleri ortalamasının oldukça altında yer alması ülkede sarsıcı bir etki yaratmıştı. Ortaya çıkan bu durum, Almanya’nın okul sistemi ve onun iyileştirilmesi konusunda ne yapılması gerektiği üzerine ülke düzeyinde bir tartışmanın başlamasını sağladı.
2001 yılında yayımlanan PISA 2000 sonuçları, Alman eğitim sisteminin herkese eşit fırsat tanımadığını ortaya koydu. Özellikle de düşük sosyo-ekonomik toplum kesimlerinden gelen öğrenciler tehlikeli durumdaydılar. Ortaokul seçiminin öğrencinin ilkokuldaki başarısına göre belirlenmesinden kaçınan sistem, mağdur öğrencilerden eğitim olanaklarını fiilen esirgemekteydi.
Reform seçeneklerini tartışırken, eğitimciler, Almanya’nın merkezi olmayan eğitim sistemini göz önünde bulundurmak zorundaydılar. Merkezi eğitim bakanlığının gözetimi altında olmakla birlikte ülkenin 16 federal devleti, eğitim-öğretimden birinci derecede sorumlu durumdadır. Öğretmenlerin eğitiminden müfredata, hemen her şeyi kapsayan politikalar, eyalet düzeyinde belirlenmektedir. Eyaletler eğitim politikalarını, eğitim bakanlarının sürekli görüş alışverişi çerçevesinde düzenlemektedir.
Bir eyaletten öbürüne ayrıntıları değişmekle birlikte, genel bir kural olarak, Alman öğrenciler dört yıllık ilkokul öğreniminden sonra geleneksel olarak üç farklı eğitim seçeneğinden birine yönlendirilmektedir:
• Sıkı bir çalışma gerektiren ve öğrenciye üniversiteye giriş yeterliği kazandıranGymnasium;
• Öğrencinin, sağlam akademik beceriler kazandığını gösteren bir ortaokul diploması edinmesini sağlayan, daha az çaba gerektiren bir akademik program olan Realschule ve
• Sonucunda bir okul bitirme belgesinin verildiği, akademik yeterlik ve ilgi alanlarının sınırlı olacağı varsayılanlara yönelik bir program olan Hauptschule.

PISA 2000 sonuçları, bu sistemin istenen sonuçları sağlamaktan uzak olduğunu gösterdi. İlkokul öğrencileri fiili başarılarına göre değerlendirilse bile; ebeveynleri Gymnasium’a devam etmiş olanların Gymnasium’a gitme şansı, Hauptschule mezunu ana-babaların çocuklarına göre üç kat fazlaydı.
PISA 2000 testlerindeki düşük başarı düzeyinin en önemli üç nedeni şunlardı: öğrencinin sosyo-ekonomik kökeni; Almancayı akıcı konuşmadaki eksiklik ve göçmen bir aileden gelmek. Kapsamlı tartışmalardan sonra, eğitim uzmanları, üçlü okul sisteminin Almanya’nın başarı düzeyinin düşük olmasındaki başlıca neden olduğu sonucuna vardılar.
PISA, ülke genelinde, Alman eğitim sisteminin parçalı yapısını yansıtan müfredat ve standart çeşitliliğini ortaya çıkarmış oldu. Yeni düzenlemeler konusunda yetkisi sınırlı olmakla birlikte merkezi hükümetin eğitim bakanlığı, eyaletlerin bakanlıklarıyla birlikte çalışmaya başlayarak; ortak müfredat, başarı standartları ve sınavlar geliştirilmesi, ayrıca kıyaslama yöntemlerini iyileştirme yolunda harekete geçti.
Merkezi hükümet aynı zamanda, üç yaş altı ve üç yaşını aşmış tüm çocukların okul-öncesi öğrenime ulaşmasını kolaylaştıracak yeni bir düzenlemeyi yürürlüğe soktu. Buna göre, her çocuk ilkokula başlayana dek bir anaokuluna yerleştirilecekti. Okul-öncesi eğitim programlarının güçlendirilmesinde, eyalet yetkilileri de merkezi hükümetle birlikte çalıştılar.
Alman okul sisteminin, zayıflık nedeni olarak görülen bir başka önemli özelliği de öğrenim saatlerinin görece kısalığıydı. Öğrenciler okula erken bir saatte başlamakla birlikte, öğlen olunca okuldan ayrılıyorlardı. Bu durum, anne-babadan yalnızca birinin çalıştığı ailelerde sorun oluşturmasa da, tek ebeveynli veya ebeveynlerin her ikisinin de çalıştığı aileler için zorluklar yaratmaktaydı.
Eyaletler, bu konudaki reform gereksinimini, farklı yollar izleyerek ve farklı adımlar atarak yanıtladılar. Birçok eyalet, okul saatlerini uzatma ve müfredat dışı etkinlikler ekleme yoluna gitti. Bunu yaparken, özellikle mağdur kesimlerden çocukların gereksinimlerine odaklandılar. Yine de, uzatılmış ders saatlerine katılım zorunlu değildir ve bu seçeneğe yönelen okullardan, haftanın yalnızca üç günü öğleden sonra açık olmaları beklenmektedir.
Eğitim alanındaki girişimler aynı zamanda, öğretmenlerin niteliğinin iyileştirilmesini de hedefliyordu. Almanya’da öğretmenlerin eğitim standardının yüksek olmasına karşın, birçoğu emekliliğe yaklaşmış bulunuyordu. Öğretmen sendikalarıyla yapılan görüşmeler, var olan yüksek standartları koruyarak, önemli alanlarda yeni beceriler kazandırmak üzerinde yoğunlaştı. Yeni öğretmenler artık, sorunlu öğrencilerin karşılaştığı zorlukları ortaya çıkarma ve onlara yönelme konusunda eğitiliyorlar. Eğitimleri ayrıca, tam-zamanlı öğretmenliğe başlamadan önce kıdemli öğretmenlerin gözetiminde uzunca bir süre deneyim kazanmayı kapsıyor.
Başarıyı artırma yolundaki, reformların birleşimi ve ülke düzeyindeki çabalar sayesinde, Almanya’da eğitim sisteminden elde edilen sonuçlar iyileşme yolundadır. 2000 yılındaki PISA testlerindeki başarı düzeyi düşük öğrenciler, 2009 yılında daha iyi sonuçlara ulaştılar. Öte yandan, başarı düzeyi yüksek öğrenciler, 2000 yılındaki başarılarını korudular. Öğrencilerin sosyo-ekonomik kökenlerinin başarı üzerindeki etkisi de azaldı. Almanya böylece, 2000 yılındaki 21. sıradan, İrlanda ve Fransa’nın önünde ama ABD’nin gerisinde yer alarak, İsveç’in yanında 15. sıraya yerleşti.