Peygamberler kendi hayatlarının sonuna kadar hikmeti öğrenme ve öğretmeyi önceliklerine alıp adalet toplumu tesis etmeye çalışmış olmalarına rağmen ölümlerinin ardından kendi toplumları ve tabiatıyla da insanlık putperestlik ve mülk edinmede Rabb’leşme hastalığına geri dönmüştür. Bunun altında yatan en önemli sebeplerden biriside Rabb’lerinin sıfatlarını görünür kılabilecek alet ve ilme ulaşamamalarıdır ancak bunu ruhsal faaliyetlerle yapmak mümkün olmakla birlikte tüm insanlığı kuşatabilecek bir öğreti olarak uygulanamamıştır. Eğer adaletse Hikmet ve onun ilmi tüm insanları kuşatmalı ve onlar tarafından kabullenilmelidir, ancak adalet duygusuna ve hikmete insanlığı bu şekilde teslim olamaya ikna edebiliriz bence. İnsanlık asrımızın gerektirdiği büyük bir sınav ile karşı karşıya yani mülke olan tutkusunu dizginlemek ve bilgisini ilme dönüştürerek insanlığın hizmetinde kullanmak gibi ulvi bir vazifeyi kabullenmek ile kabul etmemek arasında kalmıştır. Bu konuda ise önümüzde en zorlu rakip yine Yahudi aklı olarak ortaya çıkmaktadır. Bilgi birikim ve hayatı okumada üstün nitelikleriyle bir Yahudi aklı mevcuttur. Erdoğan bunu görmekte ve siyasi hayatla haberleşme alanındaki adaletsizliğin boyutlarını görerek bununla mücadele etmektedir, bunu kabullenmek istemeyenler yaşananları tabiî ki anlayamayacaklar ve dünya insanlarının adalet arayışının Erdoğan’da makes bulduğunu göremeyeceklerdir. ERDOĞAN mülk ile imtihan konusunda bir şeyleri es geçiyorsa gücü yetmediğinden veya öncelikleri arasında ilk sıraya koymadığındandır çünkü bu olayda paralelcilerle uğraşmak kadar zor bir süreçtir. bu kadar badire atlatan birininde soyguncularla ve onları içlerinden temizlemekle ilgilenmesi biraz zaman alacak yada insanlığın mülk ile imtihanından başarılı çıkmasını beklemek zorunda kalacağız belki.
Seyfettin ÜLGER