Home » Felsefe » Çin Felsefesine Giriş

Çin Felsefesine Giriş

Image

Yeni belgeler Çin uygarlığının sanıldığı kadar eski olmadığını, İ.Ö. 1000 yıllarında başladığını göstermiştir. İ.Ö.4500 yıllarında Çin topraklarında Moğol tipinde ve neolitik uygarlıkta bir halk yaşıyordu. Bu halkın Tibet, Türk ve Tai karışımı olduğu sanılmaktadır.

İ.Ö. 2000 yıllarına doğru bu halkın iki ayrı kültür düzeyinde gelişmeye başladığı ve bu kültürlerden birine Yang-Şao öbürüne Long-Şan adı verildiği saptanmıştır. İ.Ö 1450 yılında Şang devleti kurulmuştur. Doğa güçlerine bağlanmayla başlayan bir din anlayışı, ilkel bir doğa felsefesine dönüşmüştür.
Bu doğa felsefesi, evrenin ve evrendeki her şeyin Chi-Hava-Ruhtan oluştuğunu ileri sürer. Antik çağda Anaximenes ’te havayı ruh olarak ele almıştır. Daha sonra, su, ateş, hava, toprak ve maden de eklenerek bu ilk öğelere tahtayı da katmışlar ve sayı altıya çıkarılmıştır. Bütün nesneler bu öğelerin çeşitli birleşimleriyle oluşuyordu. Daha sonra Yi King-Değişimler Kitabıyla bu öğeler sekize çıkarılmıştır.

Bu öğelerle birlikte maddesel karşılıklı etki anlayışı, Yang(etkin) ve Yin(edilgin) kavramlarıyla dile getirilen karşıt güçler ikiciliği, Yuan (başlangıç) düşüncesi geliştirilmiştir.
Chi
Su
Ateş
Hava
Toprak
Maden
Tahta (Bütün nesneler bu öğelerin birleşiminden oluşur)
Yi-King
değişimler kitabı da eklenir ve Yang-Yin-karşıt güçler iticiliği ile Yuan başlangıç düşüncesi temel alınır Çin felsefesinin özünde; bu bir evren modelidir.
Çin felsefesi İ.Ö. 6 Y.Y.’den beri bu temeller üstünde üç koldan gelişmiştir:

Kiao-Konfüçyüs öğretisi

Şe Kiao-Buda Öğretisi
Çin Budacılığı özel bir nitelik taşımakla birlikte temelde Hint felsefesinin malı olduğundan, Çin’e özgü düşünsel yaşam Taoculukla ve Konfüçyüsçülükte biçimlenir. Eski doğa felsefesini özümseyen bu okullardan Taoculuk, felsefe açısından önemli bir kavram getirir;

– Tao-Yasa ve Wu-wei-eylemsizlik
Antikçağ Yunanlılarıyla karşılaştırılırsa Tao Herakleitos’un logos’una, wu-wei stoacıların apatheia ve Epikuros’un ataraksiasına uygun düşer. Konfüçyüs de kuşkusuz, bir Çin Sokrates’idir.
Antikçağ Yunan felsefesiyle aynı koşutluk Hint felsefesinde de izlenebilir. İ.Ö 4 Y.Y’da Konfüçyüsçülüğe karşı Mo-Tzu’nun kurduğu Moizm öğretisi, tıpkı Platon gibi, toplumun bilgelerce yönetilmesi gerekliliğini savunmuştur. Avrupalılarca törebilimin simgesi sayılan Çinli bilge tipi, bu öğretinin oluşturduğu bir tiptir. Görüldüğü gibi dünyanın öbür bölgelerinde gerçekleşen kurgul felsefe, aşağı yukarı aynı süreçte kapalı Çin’de de olagelmiştir.

Legalizm Ne Demek ? Legalizm Nedir ?


Legalizm, Çin felsefesinde bir politik sistemin temellerini içeren felsefedir. İlkbahar ve Sonbahar Dönemi’yle Savaşan Beylikler Dönemi’nde yaygın olan dört felsefe okulundan biriydi (diğer üçü Konfüçyüsçülük, Taoizm ve Mohizm’di). 770-221 yıllarını içine alan bu dönem, Çin’de büyük kültürel fermantasyonun olduğu ve yeni düşünce tarzlarının ortaya çıktığı dönemdir.
Legalizm, faydacı bir politik felsefe olup temelini “çağ değişince legalizm, yeni çağın yasalarını tam olarak benimsemektir” şeklinde ifâde etmek yerinde olur.

En önemli prensibi yasal prensip olup “yürürlükte olan yasayı üstte tutan bir politik felsefe”dir. Bu okulun en tanınmış önderi olan Han Fei, bir hükümdarın halkı şu üç esâsa göre yönetmesini tavsiye eder:

1 – ) Fa (yasa veya prensip): Bu prensibe göre kanunnâme maddeleri açık bir dilde yazılı olup yayınlanmalıdır. Kanun önünde herkes eşittir. Kanunlar, uygun hareket edenleri ödüllendirip kurallari çiğnemeye cürret edenleri gereğince cezalandırmalıdır. Böylece sistemin nasıl hareket edeceği tahmîn edilebilecektir. Bunun yanı sıra kânun sistemi, devleti yönetmek içindir, hükümdarı değil.

2 – ) Şû (metot, taktik veya sanat): Hükümdar tarafından özel taktikler ve sırlar kullanılarak başkalarının devleti kontrolü altına geçirmesini önlemelidir. Çok önemli bir nokta, başkalarının hükümdarın niyetleri anlayıp ona göre hareket etmesini imkânsız kılmaktır. Böylece Şû’ya, yâni kanunlara uymak dışında ne şekilde daha avantajlı bir durum elde edileceğini kimse bilememelidir.

3 – ) Şî (yasallaştırma, güç veyâ karizma): Hükümdarın kendisi değil, pozisyonudur. Dolayısıyla eğilimlerin, konunun ne bağlamda olduğunun ve gerçeklerin analizi, gerçek bir hükümdar için şarttır.

Tarihi
Legalizm, ilk kez Shang Yang tarafından ortaya konmuştur. Bu reform yanlısı politik felsefeyle Qin Devleti’ni geri kalmışlıktan kurtarıp güçlü bir devlet hâline getirerek mevcut olan diğer altı devleti de egemenliği altına alarak büyük bir Çin imparatorluğu kurmayı plânlamıştı.Shag Yang’ın hukuk kuramları, herkesi kanun önünde eşit görüp sıkı yasalar ve sert cezalarla tebaayı kontrol etmeyi öngörmekteydi. Qin dükü Xiao’nun hükümranlığı sırasında Qin’in başbakanı oldu ve aşamalarla devleti güçlü ve düzenli bir ülke hâline getirdi.

Maoculuk Nedir ? Maoizm Ne Demek ?


Maoculuk ya da Maoizm, adını Mao Zedong’dan alan,Maoizm, Marksizm-Leninizm siyaset biliminin 3. nitel aşamasıdır ve kırlardan şehirleri kuşatarak proleterya diktatörlüğüne ulaşabilmenin tek altın anahtarıdır. Maocuların asgari programlarında ise, bağımsızlığın sağlanması ve feodalizmin tasfiyesi vardır. Uzak Doğu toplumlarına özgü Marksizm’in pratiği olarak ifade edilebilir.

Asya tipi üretim tarzı olarak ifade edilen ve Doğu toplumlarına özgü olan bu durum Avrupa’dakinden farklı bir mülkiyet yapılanmasının bir sonucudur. Avrupa’da toprak sahibi Lordlar bulundukları bölgede Kralın yetkilerini paylaşır kendi bölgelerinde bağımsız hareket ederlerken Asya toplumlarında böyle bir durum görülmez, merkezi otorite güçlü yapısını devam ettirebilmek için toprağı bazı kişilere mülk olarak devretmez, ancak toprağın kullanım hakkını bazı koşullar altında devreder. Böylece ülke topraklarının tamamı devlete ya da aynı anlama gelmek üzere merkezi otoriteye bağlıdır. Böyle bir mülkiyet yapılanmasının sonucu olarak Asya toplumlarının üretim yapısı Avrupa’daki üretim yapısınından farklılaşmıştır. Mao bu ikili yapı içerisinde Marksizm’in hayata geçirilmesi ve sosyalist iktidarın kurulabilmesi için Asya toplumlarına farklı bir örgütlenme uygulamıştır.

Mao döneminde Çin nüfusunun önemli bir bölümü köylüydü. İşçi sınıfı ise birkaç büyük kentte çok sınırlı sayıda mevcuttu.Bunu gören Mao, köylü sınıfının gücüne dayanan ancak işçi sınıfının “ideolojik öncülüğüne” dayanan bir mücadeleyi savundu.Kapitalizmin ideolojik etkilerinden, insan üzerindeki tahribatlarından, yabancılaşmadan kurtulabilmek için sosyalizmin yaşamın her alanına nüfuz edebilmesi için bir “Kültür Devrimi”ni savundu.

Marksizmin tarihsel ve diyalektik çözümleme yöntemini yeniden ele alan, körü körüne de inanmayı kabul etmeyen maoculuk, temel ilke olarak, kitlelerin mücadele ve yaratma gücünü benimser.Öte yandan sanayi ile tarımın at başı gittiği bir iktisadi gelişmenin önemine parmak basarak, sovyet gelişme modelini dolaylı da olsa eleştirir. Maoculuk, çözümlemesini, üçüncü dünya’nın uyanışına ve emperyalizme karşı ulusal özgürlük mücadelelerine dayandırır.