Home » Tarih » Antik Çağlar » Antik Mısır -Giriş

Antik Mısır -Giriş

Bu bölümde Eski Mısır uygarlığının başlangıç evresinden son ana değin nasıl süreçlerden geçtiğini irdeleyeceğiz. Bu süreçler; iklim şartları, taht mücadeleleri, askeri ve politik kararlar, dinsel yapı, mimari boyut şeklinde ele alınabilir. Bahsi geçen bu konular uygarlığın ilerlemesinde, belli bir yerde tıkanmasında ya da gerilemesinde kilit rol oynamıştır.

Uygarlık hakkındaki bu değerli bilgileri siz sevgili okuyucularla paylaşırken kullandığım kaynak ya da kaynakları en alt satırda belirterek kendi şahsi fikrimi ise yazının sonunda parantez içinde not düşeceğim.

Tarihe gönül veren ve merak edip göz ucuyla bakan herkese sevgiler..

untitled1
Kısım 1 – Giriş

Kahire’de Mısır Müzesi’nin giriş salonuna uğrayanlar bahsedeceğimiz bu meşhur taşı bileceklerdir.

Bu taş, firavun kültürünün dünyadaki en büyük hazinesi sayılır. Bu yüzden Mısır Müzesi’nin girişindeki şeref konuğu bölümünde durması da önemini açıkça ortaya koyar.

Mısır bilimciler taşa Narmer Paleti adını vermişlerdir. Taş levha 1897-1898 yılları arasında Britanyalı arkeologlar James Quibell ve Frederick Green tarafından Mısır’ın uzak güneyindeki ‘Şahin Kenti’ (klasik Hierakonpolis), eski adıyla Nekhen, (günümüzde Kom el-Ahmar) sit alanındaki kazı çalışmaları sırasında bulunmuştur.

Bir yüzünün ortasında yer alan basit daire onun boya malzemelerini karıştırmak için kullanılan bir palet olduğunu bizlere gösteriyor olsa da bu aslında bir kralın başarılarını ve serüveninin çarpıcı bir kısmını anlatır.

Paletin bir yüzüne iki inek tanrıçanın sakin bakışlarının altında duran monark bir betimleme hâkimdir.
Bu, düşmanına bir gürzle (sembol olarak güç/kuvvet anlamında) vuran yaşlı bir Mısır hükümdarı olarak düşünülmüştür. Arkeologlar bu kralın kim olduğunu merak ettiklerinde tabletin üzerindeki dikdörtgen şekil (resim yazısı) imdatlarına yetişti. Kedibalığı (nar) ve keski (mer).
Araştırmaların derinleşmesi ortaya başka bir sonucun çıkmasına neden olmuştu.
Bu sonuç: Kral Narmer’den önce başka krallarında var olmuş olduğu düşüncesi.

Anlayacağınız Narmer (diğer adıyla Menes) Eski Mısır’ın ilk tarihi kralıdır fakat uygarlık öyküsünün başlangıcı değildir. Bu tarih çok eskiye dayanmaktadır.

Bir sonraki durağımız Mısır-Sudan sınırı bölgesindeki Nabta Playa. Tarih açısından önemli bilgiler burada saklı.

Mısırlılar taş oymacılığında antik ve modern dünyada ustalaşmış bir toplumdu. Taş kalıcı olma üstünlüğüne sahipti ve Mısırlılarda bunun farkındaydı. Yaptıkları anıtların ebediyen varlıklarını sürdürmeleri için bu anıtları bilinçli bir biçimde tasarlamışlardır. Bu anıtlaştırma takıntısı Mısır-Sudan sınırındaki Batı Çölü’nde başlamıştır. Uzaktaki bu bölge arkeologların Nabta Playa adını verdikleri yerdir. Sit alanında kendiliğinden oluşan değil uzaklardan bizzat getirilip dikilen anıt taşlar bulunur. Birkaç çift anıt taş kuzey-güney istikametinde diziliyken, iki ya da daha fazla çift anıt taş yaz ortası gündoğumu eksenini işaret eder.

Bugün Stonehenge adı verilen yapıları birçoğumuz biliriz. Nabta Playa’da bulunan bu taş anıtlar ise Eski Mısır’ın Stonehenge’sidir. Bölgedeki tortuların bilimsel tarihlendirmesi bu sıra dışı anıtlar için şaşırtıcı bir tarih ortaya koymuştur: M.Ö. beşinci bin yılın başı.
Bu tarihlerde Sahra’nın kurak halinden farklı olduğu düşünülmüştür. Yıllık yaz yağmurları çölü yeşillendirmiş, gölü doldurarak çevresinde ekilebilir alanlar ve verimli çayırlar bırakmıştır. Bu geçici bolluktan yararlanmak isteyen insanlar Sahra’nın doğusunda büyükbaş hayvanları ile dolaşan çobanlardı. Bu insanlar yarı göçebeydi.

Nabta Playa mevsimlik verimliliği sayesinde bu insanlar için sabit bir yer sağlamış ve yıllar geçtikçe halk bu bölgeyi bir ayin merkezine dönüştürmüştür.
Nabta Playa’daki taş sıralarını düzenleme işi topluluğun büyük çoğunluğunun katılımını gerektirmiş olabilir. Çoban yaşam tarzı, çevre hakkında ayrıntılı bilgi edinme, mevsimleri iyi bilme ve keskin bir karar verme mekanizmasını kesinlikle geliştirmiş olmalıydı. Büyükbaş hayvanlar taze suya ihtiyaç duyduklarından dolayı topluluk Nabta gibi bir yere ne zaman gidileceğini ve buradan ne zaman ayrılacağını iyi bilmek zorundaydı. Bu tam bir ölüm kalım meselesiydi.

Dik duran taşların ve ‘dairesel takvim’in amacı, yaz gündönümünden kısa bir süre sonra düşen yağmurların geliş zamanını tahmin etmekmiş gibi görünüyor. Dairesel takvim Mısır’ın bilinen en eski anıtsal heykelidir. Firavun taş oymacılığının kökeni burada yani tarihöncesi Batı Çölü’nde, I. sülalenin başlamasından bin yıldan daha uzun bir süre öncesinde burada dolaşan sığır çobanları arasında bulunabilir.

Bölge de hayvan kemiklerine rastlanmış ve tek parça kumtaşından ineğe benzetilmek istenerek itinayla yapılmış büyük bir anıt bulunmuştur.
Mısır’ın öteki tarafında yani Nil ile Kızıldeniz arasında da tarih öncesinden kalma birçok resim ve şekil kayalara resmedilmiştir. Bu işi yapanların yine sığır çobanları olduğu düşünülür. Kutsal kayıklarda seyahat eden tanrılar ve vahşi hayvan avlama ritüelleri -ki bunlar firavun ikonografisinin temel temalarıdır- ilk defa Doğu Çölü’ndeki kaya sanatında görülür.

(İlk bölümde mevsim koşullarının insan yaşamını nasıl etkilediğini öğrenmiş olduk. Bu etki anıt yapımında ve sosyal yaşamda ilerleyen zamanlarda kendisini değişik sebeplerle daha da hissettirecektir. Hayata sıkı sıkıya tutunma, yaşama azmi insanları bağlı bulundukları yerlerden koparmış ve coğrafi yapının getirmiş olduğu yükleri omuzlarında tüm ağırlığınca taşıma gayretine yöneltmiştir.)
Kaynak: Eski Mısır – Toby WİLKİNSON

Tayfun KARNAKLI